BEN BİLEMEDİM, BELKİ SİZ BİLİRSİNİZ

YAŞAR EYİCE *- DİLİN MİLLİ ve ZENGİN OLMASI Birkaç gün geçti… Ama bazı yobazlar ve ‘Ne Mutlu Türküm!’ diyemeyenleri şaşkınlık içinde gördüğüm için yazma ihtiyacı duydum. 26 Eylül Türk Dil Bayramının 90.yılı Türk milletine kutlu olsun. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK diyor ki: ‘Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır…’ Genel Yayın Müdürlüğümü yapan düşünür, yazar, şair, gazeteci Attila İlhan’ şu sözü kulağımda çınlıyor: ‘Bir milleti geleneklerinden ayırmak, esir hale getirmek istiyorsan ilk şart dilini bozmaktır.’ Yine her zaman iftiharla sözünü ederim: ‘Yunus Emre 700 küsur yıl önce Türkçe’nin şevkine ve şuuruna ermiş, eserlerin öz Türkçe söylemiş ve yazmıştır.’ En fazla 50 sözcük ile konuşmaya çalışan, cahiller, kurgulanmış olarak ‘Arapça’ya hayranlıklarını belirtip yazıyorlar. Bunlar ‘Keşke Yunan kazansaydı!’ diyenlerin torunları… Ne dilden ne de dinden anlamazlar ama körü körüne yobazların akıl almaz sözlerini tekrarlarlar. Geçenlerde bir kadının ‘Hakkımı helal etmiyorum!’ diyerek kurtarıcımız ve devletimizin kurucusuna yaptığı hakareti kabullenemiyorum. Acaba atamız, bu tiplere hakkını helal edecek mi? Şehitlerimiz için de zaman zaman aynı cümleyi kullanırım; ‘Acaba bizi af edecekler mi, haklarını helal edecekler mi ?’ diye… Unutmayalım: Türk dili, Türk ulusunun, yüreğidir, beynidir.., Yine yazmadan edemeyeceğim; Atatürk diyor ki; ‘Laik Hükümet kavramından dinsizlik manası çıkarmaya çalışan fesatçılara fırsat vermeyiniz. Laiklik, yalnız din ve devlet işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir.’ Şunu da anımsatayım: Derdini ‘sade’ anlatan adam dertlidir. Güzel anlatan ‘edebiyatçı!’, Haliyle anlatan ‘Aşık!’, Tebessümüyle örten ‘Arif’tir!’ Yani rastladığınız gerilere ‘gülün’ geçin… Unutmayalım: Türk dili, Türk ulusunun, yüreğidir, beynidir.., Yine yazmadan edemeyeceğim; Atatürk diyor ki; ‘Laik Hükümet kavramından dinsizlik manası çıkarmaya çalışan fesatçılara fırsat vermeyiniz.’ *- DİKKATİNİZİ ÇEKEYİM! Cemil Kılıç yazmış; ‘…Türk milleti demeyen, Atatürk'ten asla bahsetmeyen, Türk kimliği yerine Emevi kimliğini savunanlar, Türk ulusu için bir ulusal güvenlik sorunudur.’ *- BEKLENTİSİ OLMADI Bu arada yine belirteyim: Bazılarının güvendiği dağlara zaman zaman kar yağıyor. İşte yeni ve son örneği, Camide ‘Taraftar olduğu parti yanlış karar alsa da bir şey değişmez. Ağamın dediği olur. Reisimin dediği olur. Kendi fikri yoktur. Yellehçilerin yüzünden toplum bu hale geldi…’ sözleriyle gündeme gelen vaizin işine son verildi. Yaranmak isteyen, menfaatini düşünenlerin sonu böyle oluyor… *- ÖĞRENCİLER SUSUZ! Tülay Tetik mektubunda, ‘Çocuklar parası olmadığı için kantinciye su alıp borçlanıyorlar ya da tuvaletten suluklarına su dolduruyorlar’ diyor. ‘Su Hayati İhtiyaçtır, öğrencilere para ile satılamaz!’ diyen Tülay Tetik özetle şöyle diyor: ‘Asgari yaşam koşullarını sağlamaya çalışan ailelerin yükü okulların açılmasıyla daha da artmıştır. Birçok aile çocuklarının okul ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken beslenme ve temiz su ihtiyacını karşılayamamaktadır. Gün içinde çocukların bir tane sulukla idare edememeleri sonucu, susuz kalma riskleri vardır. Bir ticarethaneye dönüşen kantinlerde bir küçük su 2,5-3.5 arasında satılmaktadır. Bir eğitimci olarak gözlemlediğim durum şudur; çocuklar parası olmadığı için kantinciye su alıp borçlanıyorlar ya da tuvaletten suluklarına su dolduruyorlar. Bu durumun hemen sonlandırılması için okul müdürlüklerini göreve çağırıyorum…’ Madem çocuklarımızı gönlümüzden geçtiği gibi doyuramıyoruz, bari ‘susuz’ bırakmayalım… Umarım bu istek, duymazdan, görmezden gelinmez… *- TÜRKİYE’DE AKADEMİNİN KARNESİ Türkiye'de her geçen yıl üniversite sayısı da üniversite öğrenci sayısı da artıyor. Ancak uzmanlar, okul sayısının artmasının eğitim de kalite sorununu daha da arttırdığına Türk üniversitelerinin, dünya sıralamasında her yıl gerilemesine dikkat çekiyor. Çoğu üniversite, Eylül ayının son haftalarında 2022-2023 eğitim öğretim yılı için ders başı yaparken kapılarını Ekim’in ilk haftasında açacak olanlar da var. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, bu yıl üniversiteye giriş sınavında baraj puanı uygulamasının kaldırılmasının ardından yükseköğretim kurumları kontenjanlarının, yüzde 99’u doldu. Toplam üniversite kontenjanları, 1 milyon 22 bin 45. Veriler üniversite öğrencisi sayısının her geçen yıl arttığını ortaya koysa da uzmanlar bu büyümenin, üniversitelerin kalitesiyle paralel gitmediği düşüncesinde. Toplam üniversite kontenjanları, 1 milyon 22 bin 45. Veriler üniversite öğrencisi sayısının her geçen yıl arttığını ortaya koysa da uzmanlar bu büyümenin, üniversitelerin kalitesiyle paralel gitmediği düşüncesinde. *- HANGİ ÜNİVERSİTE Lale Akarun duyurdu; 427. nöbet: Derslerin ilk gününde dersleri kapatılan hocalarımızla birlikte. Kapatılan dersler: İklim değişikliği, kozmoloji, caz müziği, antropoloji, bilgisayar ağları, eğitim planlama, etik... Her konuda ders: Hocaları sakıncalı bulunduğu için kapatıldı.’ Lale Hanım hangi üniversite olduğundan söz etmemiş… Ben İzmirli olarak, İzmir’deki hiçbir üniversitenin olmadığını belirtebilirim. Acaba bu ‘Nöbet tutulan!’ üniversite hangisi? Herhalde Anadolu’daki ‘akademisyen’ bekleyen üniversitelerden biri olabilir. Ben çıkaramadım! Belki siz çıkarırsınız… *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR