İZMİR'İN ÇİFTE BAYRAMI

YAŞAR EYİCE *- BUGÜN BAŞLATILDI Okumayanlara anlatalım: Büyük Taarruz, ebedi Başkomutan Atatürk tarafından bugün başlatıldı. Türk ordusu, Anadolu'nun içlerine kadar gelmiş Yunan'ı günler sonra İzmir’den denize dökecek. Bugün bir dönüm noktasıdır dostlar. Bir milletin, ülkesini geri aldığı gündür. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz… Bundan 951 yıl önce Anadolu’ya adım attık, 100 yıl önce de hürriyetimiz için Büyük Taarruz’u başladık. Malazgirt Zaferi’nin önderi Sultan Alparslan ve Büyük Taarruz’un Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyorum. Bugün İzmir’in çifte bayramı kutlu olsun. Büyük Taarruz'un 100. Yılı ve Ölüm Gemisi'nin geri gönderilişi, bugün 26 Ağustos’ta gerçekleşti. Zehir yüklü, asbestli gemi NAE Sao Paulo'nun Aliağa’ya gelişine itiraz etmiş, İzmir dünyanın çöplüğü değildir, olmayacak demiştik. Ve böyle olmalı: Ekrem İmamoğlu açıkladı. İSKİ’ye 30 yaş altı 223 sözleşmeli personel almak için ilana çıktık. 15 günde 22.319 gencimiz müracaatta bulundu. İhtiyacın 100 katı gelen talep hassasiyetle incelenecek ve tüm alımlar liyakata göre yapılacaktır. Gençlerimiz müsterih olsun.’ *- KEMAL KILIÇDAROĞLU DA KATILDI İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Afyon’dan İzmir’e uzanan Zafer ve Anma Yürüyüşü’nün ikinci gününde Kocatepe etabını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ile yürüdü. 14 kilometrelik Çakırözü-Kocatepe etabında Türkiye’nin dört bir yanından yurttaşlarla sabaha karşı Kocatepe'ye varıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kentin kurtuluşunun 100’üncü yılı anısına düzenlenen Zafer ve Anma Yürüyüşü'nün ikinci günü de heyecan ve coşku içinde geçti. 9 Eylül'de İzmir'de son bulacak 400 kilometrelik tarihi yürüyüşün Çakırözü-Kocatepe etabına Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal da katıldı. Büyük Taarruz'da Atatürk'ün komutasında sevk ve idarenin yapıldığı Kocatepe'ye yürüyüşte kafileye CHP ve DP yöneticileri, milletvekilleri, meclis üyeleri, dağcılık grupları ve halk katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Yüzüncü yılda burada olmaktan son derece mutluyum. Artık önümüzdeki yüzyıla bakmalıyız. Güzel bir Türkiye'de, bağımsız ve demokratik bir Türkiye'de yaşamak için insanlar hayatlarını verdi. Bize düşen görev; ikinci yüzyılda Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet’i demokrasiyle taçlandırmaktır. Onun için de her birimiz daha güzel bir gelecek inşa etmek için mücadele etmeliyiz. O mücadelenin başlangıcı da burası olsun diyoruz” dedi. *- UYSAL: ‘ECDADIMIZI ANDIK’ Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal ise ‘Bu anlamlı yürüyüşle 'iman varsa imkân da vardır' diyerek yürüyen ecdadımızı andık. Büyük lider, büyük komutan Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsında tüm mücadele arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyoruz” ifadelerini kullandı. *- MÜZİK KURTARIR! Paderevsky… Bu adam kim biliyor musunuz? O, bir zamanlar Polonya'nın en ünlü piyanisti ve bestecisiydi. Hem de Chopin'i en iyi yorumlayanlardan biri. Sonra diplomat oldu. Dahası siyasete girdi ve Polonya'nın başbakanlığına seçildi. Bir gün başbakan olarak Fransa gezisi sırasında Paris Üniversitesi müzik bölümünde okuyan bir genç yanına gelip; ‘Siz o ünlü piyanist Jan Paderevsky değil misiniz?’ diye sordu. Paderevsky; ‘Evet o benim’ diye yanıtladı. Fakat şimdi? ‘Şimdi Polonya'nın başbakanıyım işte!...’ deyince genç; ‘Yaa öyle mi, ne büyük bir düşüş’ diyerek, kinayeli bir cevap verir. Paderevsky gencin bu sözünü hayatı boyunca kendine dert eder. Bir gün halka konuşurken şunları söyler; ‘Piyanonun tuşlarına hükmetmek devlete hükmetmekten zormuş meğer.. Başbakan iken ırmak geçmeyen yere köprü vadedersiniz, herkes inanır. Halkı kandırarak devlete hükmedebilirsiniz, ama 7 oktavlı bir piyanoda, fa sesine basıp do diye yutturamazsınız. Notalar sizi gerçeğe, yalnızca gerçeğe, matematiksel ölçüye, tartıya, armoniye, melodiye doğru sesi vermek için doğru tuşa basmaya mecbur eder. Müzik sizi yalandan, sahtelikten kurtarır.’ Yani Siyasetin işleyişi yalan üzerine, müziğin işleyişi doğru nota üzerine kuruludur. Yanlış Nota ile doğru müzik çalamazsınız ama güzel yalan ve vaatlerle iyi bir siyasetçi olabilirsiniz. *- AYASOFYA MESELESİ Prof. Dr. Zeki Palalı’nın araştırmasından öğrendim. Ayasofya’nın, İstanbul’un silahlandırılması ve Hitler’den korunması için müze haline getirildiğini… Bu olayın o dönemin siyasi bir manevrası olduğunu… Lozan antlaşması ile İstanbul silahsız bölge ilan edilmişti ve İstanbul’da tek bir Türk askeri bulundurulamıyordu. Türk silahlı gücü İstanbul’da olmadığı için İstanbul tam olarak Türklerin hâkimiyetinde değildi. Bu durum çok tehlikeliydi. Atatürk yeni bir hamle için zamanını bekledi ve nihayet 2. dünya savaşı başlamadan önce Hitler’in ve muslininin İstanbul’u geçerek Rusya’ya saldırması öngörüsünü sezdi. (o dehanın şu ön görüsüne bakın ki 2. Dünya Savaşında gerçekten de Hitler Rusya’ya saldırmıştı.) Atatürk hamlesini yaptı. İşte şimdi tam zamanı idi. Yıl 1934 idi. Tamam Lozan antlaşması ile İstanbul Türklere ait oldu ama antlaşmaya göre Türk ordusunun İstanbul’da bulunması yasaklanmıştı. Bu konu Atatürk’ün canını sıkıyordu. İstanbul Türkiye toprağıydı ama Türk ordusunun oraya girmesi yasaktı ve İstanbul korunmasız bir halde idi. Atatürk İstanbul’a Türk ordusunun girip tam egemenlik sağlamak için bir antlaşma yapmak istiyordu ki Almanya’nın Hitler tehdidini çok büyük bir fırsat görerek hamlesini başlattı. Bu anlaşma ile Lozan antlaşmasına ilave madde olacaktı. Bu antlaşmanın adı Montrö antlaşmasıdır. Hitler tehdidinin sekiz yıl önceden farkında olan Atatürk İstanbul’un stratejik önemini Rusya’ya bildirdi ve Ruslar Hitler’in gelecekteki tehdidine önlem almak için Atatürk’e tam destek verdi. Aynı zamanda Hitler tehdidinden korkan Avrupa ülkelerinin de ikna edilmesi gerekiyordu. Avrupa devletlerini de bu antlaşmaya çekmek için Ortodoks dinine mensup olan ülkeleri yemlemek gerekiyordu. çünkü Ayasofya Fatih Sultan Mehmet’in fethinden önce bir Ortodoks kilisesi idi. Ve Atatürk büyük oyununu oynadı; Ayasofya’yı müze haline getirterek Ortodoks cematinin de sempatisini kazanıp Ortodoks cemaatinin de tam desteğini aldı ve Montrö antlaşmasını gerçekleştirerek büyük bir başarı sağladı. İşte o gün İstanbul Türk askerleri ile doldu. Montrö antlaşması ile İstanbul tam olarak Türklerin eline geçmiştir. Yani Ayasofya’nın müzeye döndürülmesinin kritik sebebi İstanbul’un silahlanması için Ortodokslara karşı kurulmuş olan ince bir siyasi oyundur. Bu bir fetihtir, bu bir zaferdir. Bu aklın gücüdür. Montrö antlaşması Atatürk’ün en büyük başarılarından sadece biridir. Atatürk İstanbul’u feth eden ikinci Fatih’tir. İşte İstanbul fethi böyle yapılır. Hariçten gazel okuyarak İstanbul fatihi olunmaz. Prof. Dr. Zeki Palalı’nın notu da şöyledir: ‘Bu yazıyı her okuyan arkadaşımın, yazıyı paylaşmasını rica ediyorum. Yazı paylaşılsın ki, ülkesinin tarihini bilmeyen küfürbazlar ve cahiller de, vatanımızın gerçek tarihini ve de Mustafa Kemal Atatütk’ ü öğrenmiş olsunlar…’ *- ‘KALICI ÇÖZÜM ÜRETECEĞİZ’ İZSU Genel Müdürlüğü etkili olan kısa süreli sağanak yağışın bazı ilçelerde yarattığı sorunlara hızla müdahale edilerek kentte durumun normale döndürüldüğünü açıkladı. Yağıştan ağırlıklı olarak Karabağlar, Konak, Gaziemir ve Buca ilçelerindeki bazı mahallelerin etkilendiği, saha ekiplerinin yoğun bir çalışmayla vatandaşlara destek olduğu belirtildi. İZSU’dan yapılan açıklamada yağmur suyu hatlarının ayrıştırıldığı bölgelerde hiçbir sorun yaşanmadığına dikkat çekilerek, taşkın olan bölgelerde kalıcı çözüme yönelik tespitler doğrultusunda harekete geçileceği ifade edildi. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR