OSMANLI 'ATAM' OLUR MU?

YAŞAR EYİCE *- MERHABA Artun Sucuoğlu birçok arkadaşım, dostum gibi şu mesajı paylaşmış: ‘Günü aydın yapan güneşin doğuşu değil, yüreğin umutlara uyanışıdır. Yüreğinizdeki tüm umutların gerçekleşmesi dileğiyle sağlıklı bir hafta diliyorum. Merhaba Ramazan ve Nisan ayı!’ Ben de yanıt verdim ‘Merhaba!’ diye… Alsancak’tan Aynur Can Hanım da ‘Günaydın’ mesajından sonra ‘Burası Bizim Site’ diyerek Çeşme’den görüntüler göndermiş. Önceki yıllarda misafiri olmuştum.. Siteleri tam uç noktada… Limandan, gümrükten geçin bir iki kilometre ötede… Tam karşınızda Sakız adası… ‘Gezgin’ A. Buğra Tokmakoğlu ile ön konuşmayı yaptık, bu yıl yine gidip Yunanistan daha doğrusu adalar ile ilgili bir çalışma yapacağız. Biliyorsunuz ada esnafı bizi dört gözle bekliyor. İyi döviz bırakıyoruz… Çeşme’ye tatil yapmaya gelenler, bir de ellerinde ‘yeşil pasaport’ varsa hemen karşıya geçiyorlar ve neredeyse yarı fiatına tatil yapıyorlar. Ama son de ekonomik sıkıntılar neyi gösterecek bilmiyorum… Yani ‘yaş görünüyor’ şimdilik… Aynur Can hanım şöyle diyor: ‘Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize; Ne her gördüğümüzü isterdik, ne de her istediğimiz olurdu! Bunalımlara girip çıkmazdık. Ertesi gün unuturduk. İşte bu yüzden ekmek ve emek bizim için nimettendir. Kaybetmemek için sıkı sarılırız. Ekmeğimize de sevdiklerimize de!’ *- SOFRADA YANGIN VAR Enflasyonun öncü göstergelerinden biri olarak kabul edilen Türk-İş gıda enflasyonu verileri artış ivmesine devam ediyor. Konfederasyonun verilerine göre Mart ayında gıda fiyatları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 76,4 arttı. Verilere göre gıda fiyatları aylık bazda yüzde 8,24, yıllık yüzde 76,39 arttı. Çalışmaya göre Mart ayı itibariyle yoksulluk sınırı 16 bin 52 TL, açlık sınırı ise 4 bin 928 TL oldu. Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 6 bin 473 TL’ye yükseldi. Bu ay asgari ücretle çalışan bir bekârın açlık sınırı ise 2 bin 220 TL olarak kaydedildi. Ürün grupları bazında bakıldığında verilere göre 1 ayda dana etinde yüzde 25, kuzu etinde yüzde 35 civarı fiyat artışı tespit edildi. Üreticideki maliyet artışlarının yansıtılmasının da etkisiyle tavuğun kg fiyatı 36 TL’ye kadar çıktı. Makarna fiyatlarındaki artış yüzde 10 olarak hesaplandı. Tereyağı, margarin ve zeytinyağı ürünlerinin tamamının fiyatında artış görünürken en yüksek fiyat artışı yüzde 40’la ayçiçeği yağında oldu. Fiyatı hızlı yükselen bir diğer ürün şeker oldu. Konfederasyon verilerine göre şekerde son 1 ayda yüzde 70 fiyat artışı oldu. Bu arada ben güzel bir haber vereyim: Halde salatalığın fiyatında bir liralık bir düşüş olmuş. Ama sakın bana ‘kilosu kaça?’ diye sormayın… Domatesten bir tık yukarıda… Ama patates 9 TL cıvarına fırladı, hafta sonu… *- BEKLEMEDEYİZ Emekli ‘Bayram İkramiyesi’ bekliyor… İşçi, asgari ücrette ‘ara zam’ bekliyor. Memur, ‘enflasyona göre’ artış bekliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Brüksel dönüşünde ‘işçimizin, memurumuzun, halkımızın yanındayız’ dedi, ‘asgari ücrette ara zam ile ilgili sorular’ üzerine… Ama satır arasında Haziran ayından sonrayı belirtti. Çalışma Bakanı ise ‘Biz en yüksek zammı yaptık!’ diyerek umutları bir noktada kesmeye çalıştı… Sonuçta, hepimiz beklemedeyiz… Bu akşam AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında bakanlar toplanıyor. Bakalım müjdeli haber alacak mıyız? *- ATAMIZ OLMALI MI? Belirttiği gibi ‘Gönül Birlikteliğimiz’ sanki yüzyıllardır sürüyor gibi olan Bodrumlu Mustafa Ali Çotura Pazar günkü yazıma yine güzel bir yorum yapmış.. Ben de özetleyerek paylaşmayı düşündüm. Aslında Mustafa Ali’ye biraz haksızlık yaptım, çünkü memleket sorunlarına o kadar güzel öneri ve yorumları vardı ve duyuruyordu ki, ‘Bugün- yarın’ diyerek zaman geldi geçti bugüne geldik. Bir zamanlar birlikte çalıştığımız, beyefendi ve çalışkan meslektaşım Mustafa Ali Çotura, ‘Osmanlı biz Türklerin Ata’sı olmalı mı, olmamalı mı tartışılması gerekir’ diyerek söze başlamış. Konuyu açayım: Antalyalı okuyucum Ziynet Hanım ‘Herkesin bilmesi lazım!’ diyerek çok önem verdiği yazıyı paylaşmam için göndermişti. Paylaşımında şöyle diyordu: ‘Osmanlı diye insan yoktur, Türk vardır, Çerkez vardır, Kürt vardır, Gürcü vardır ama Osmanlı yoktur. Osmanlı olunmaz Osmanlı doğulur, onun için de ‘Osmanoğulları’ndan olmanız gerekir. Bu da bir millet değil ailedir. Kendi soyunu inkâr edip de taht sahibinin soyunu benimsemek bir tek bizim ülkemizde görülüyor sanırım. Kimliğini yitirip bir aile adının boyunduruğu altına girmeye heves edenlerin vecizesi. Ancak kul köle olmayı bilenlerdir bunlar…’ Tabii yazı uzayıp gidiyor… İşte Mustafa Ali Çotura da burada devreye girerek şunları yazıyor: *- MİRAS MI? ‘Osman, Ahmet Mehmet Süleyman Selim gibi Türk isimlerle kurularak 400 yıl boyunca, Asya’dan Avrupa'ya, Arap Yarımadasından uzak doğuya, Afrika'dan Rusya'ya Türklüğü yayan Osmanlı ATA'm olabilir. Fakat bilhassa Halifeliğin Osmanlıya geçmesinin ardından Araplaşmanın getirdiği sistemin içinde isimler Abdülmecid, Abdülaziz, Abdülhamid Arap isimlere dönüp harem hayatının getirdiği zevk-sefa lüks hayatin getirdiği oluşum sürecinde miras vermemek için Türk kadınıyla evlenmedi Osmanlı padişahları… Türkler bu zamanda, yalnız askerlik yapar askerliğin sonunda yaa gayri Müslim yanında karın tokluğuna çalışır, yaaa da çiftçilik yapar, ürettiği ürünün yarısını devlete öşür olarak verir ödeyemezse elindeki toprağı alınırdı, Türk ve Türklüğü asimile etmek, katliamlarla bitirmek girişimleri affedilir bir durum olmadığı için Osmanlı ATA'm olamaz. Öyle değil mi? Ne dersin?’ Bence bu soruyu, anket şeklinde önce okuyucularımıza sormamız, sonra da yaygınlaştırmamız lazım. Ama ben bu arada bir de parantez açmak istiyorum… İsimler üzerinde duralım mı, durmayalım mı? Şöyle aşağıdan yukarıya yönetimlere giren ya da müdür ve üstünde olan isimlere bakalım, neler göreceğiz… Her dönemde isimler değişiyor, ailelerin durumlarına göre… Aynen sokaklara verilen isimler gibi… Kimileri meyve, kimileri çiçek, kimileri de kente hizmet edenler ya da tarihe geçmiş isimleri ele alıyor, kullanıyor… Kimileri de yabancı hayranlığını ortaya koyuyor… Bunlar Arap hayranları da oluyor, *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR