BENEM DE BİR HAYRANIM ÇIKTI

YAŞAR EYİCE *- LİYAKAT HER ZAMAN CEHALETİ YENER Emin Demirci Akhisarlı Ziraat Mühendisi… Akhisar’da ‘zeytin festivalinde’ tanımıştım, yıllar önce… Hayat görüşü şöyle idi: ‘Beş yaşındaki çocuğa; önce öbür dünyayı değil, en az 70 yıl daha yaşayacağı bu dünyayı öğretin! Korkuyla değil, sevgiyle eğitim…’ Biz her yerde öncelikle İzmirli olduğumuzu belirtenlerdeniz. Yıllarca Akhisar Ticaret Borsası Başkanlığını yaptıktan sonra görevini genç yönetim kurulu üyesi Alper Alat’a devreden Emin Demirci büyüğümüz, Ziraat fakültesinde okurken, Bornova Küçükpark’ta bizim arka sokakta oturduğunu ve o günlerin güzelliklerini anlatınca tabii dostluk ve sohbet koyulaşmıştı… Emin Demirci şöyle diyor: ‘Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Toner, 3 saniye içinde100 milyar hücre içinden kanserli hücreyi bulan bir teknik geliştirerek tıpta çığır açtı. Türk medyada dizi oyuncularının binde biri kadar konuşulmadı... Bilgin de ilminde daim olsun…’ Yerden göğe kadar haklı değil mi? Verdiği bir başka örnek de şu: ‘Kayseri’de yaşayan 8 yaşındaki Nilüfer Şimşek, İngilizce olarak gerçekleştirilen Uluslararası Caribou Matematik Yarışması’nda, 1582 öğrenciyi geride bırakarak birinci oldu.’ Bornova’nın 1960 hatta 1950’li yıllarını, o zamanın muhtarlarından Halil Buldanlı’yı bile anlatan, Akhisarlı Zeytinci Emin Demirci bakın ne diyor: ‘Medya kuruluşları ilgi göstermese de, biz bu değerimizi, Nilüferimizi gururla paylaşıyoruz… Tebrikler…’ Emin Ağabey bir ara şöyle diyordu, bazılarını kızdırdıysa da; ‘Milletvekili emekliliği kaldırılmalıdır! Ne öyle? 3-4 senelik mesai ile 50-60 sene boyunca en ez 20 bin lira maaş almak, mantıklı mıdır? Daha adil sistem geliştirilmeli…’ Bu bir şey değil Emin Demirci ağabey: Bazıları bir dakikada bir yere genel müdür oluyor, sonra o koltukta kısa süre duruyor ve bir saniyede emekli maaşı neredeyse milletvekili gibi oluyor… Son sözü de şöyle: ‘Tek başına yürümek, yanlış yönde giden kalabalıkla olmaktan iyidir!’ Benim en beğendiğim anlatımlarından birinin özeti de şöyle idi: ‘İngiliz bayrağı çekilerek işgal edilen İstanbul’un semalarına 6 Ekim 1923’de Türk Bayrağı çekerek fetheden, İstanbul’un camilerinde ezan okunup, namaz kılınmasını sağlayan Mustafa Kemal Atatürk ve tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle yad ediyorum. Ruhları şad olsun…’ Kafayı bulma polemiği var ya, herhalde bunun için Emin Demirci ağabeyimiz böyle bir anımsatma yapıyor… Şunu da unutmayalım, Liyakat her zaman cehaleti yener! *- YAZILARINI OKUYUNCA HAYRANI OLDUM Yaş günü dolayısıyla Mehmet Cengiz Yılmaz’ı anımsadım. Kendisi ile tanışmadım… Hani bazen derler ya, ‘Geç tanıdım, erken kaybettim!’ diye… Belki de bu söz Mehmet Cengiz Yılmaz için geçerli… Yıllar önce şöyle demiş; ‘Yel değirmenlerine saldıran Don Kişot'lar olmasaydı, insanlık halen avcılık-toplayıcılık devrinde olurdu… Bilim adamları, sanatçılar, yazarlar, düşünürler olmasaydı, sizler de olmazdınız.. Herkes bir Don Kişot olmalı.. Yel değirmenleri o zaman çok daha kolay yıkılacaktır…’ Bu arada aklıma geldi… Tanığım da AKP’den son seçimde milletvekili adayı olan ve az farkla kaybeden Saliha Bozkurt Hanım… Bornova Küçükpark’ta önümüzü ‘Bahar’ isminde bir hanım geçti… Ben eve, Saliha Hanım da oğlu ile buluşmaya bir kafeye gidiyordu… Oğluna, başarılı olduğu için ‘sandviç ısmarlama sözü’ vermiş… Bahar Hanım, Küçükpark’taki Tülay Aktaş Sevgi Yolu’nun İzmir tarafındaki girişinde, ‘Ben bu gazeteciyi çok seviyorum… Yazılarının hayranıyım…’ gibi laflar etmesin mi? Utandım, sıkıldım, ne diyeceğimi bilemedim… Ama olayın şahidi de var… Demek ki takipçilerimden böyleleri de var! *- ALÇAKÇA KATLEDİLDİ 1 Şubat1979'da şunları yazmış: ‘Hayatımda çok özel bir yeri vardı. Galatasaray Lisesi'nde, beni 1968 Müzik Yarışmaları nedeniyle tanımıştı. Milliyet Gazetesi Dış Haberler Servisi ve Milliyet Sanat Dergisi'nde bana 18 yaşındayken yer açtı, gazetecilik ilkeleri hakkında sürekli eğitim verdi; 1969 yılında, 3 otobüs dolusu ‘Zap Suyuna Köprü Kampanya’sı ekibini Milliyet Konvoyunun temsilcisi olarak Hakkari'ye benim götürmemi istedi. Yazılarımı hep beğenerek okudu, editoryal eksikliklerimi Galatasaray Liseli ağabeyim olarak hep hoşgörüyle karşıladı… Türk Basın Tarihi'nin en önemli kişiliklerinden biriydi…’ Bence hiç tanımadığım, hatta adını bile duymadığım Mehmet Cemil Yılmaz, Türk basınının önemli isimlerinden biri idi… Ama kim biliyor, kim tanıyor? Baksanıza birçok sahtekar ve yalama hâlâ işbaşında… Ama hayatı boyunca üreten bir gerçek üstat yok… Sessizce gelmiş, sessizce gitmiş… Sanıyorum bunu gerçek emekçi büyüğümüz Orhan Erinç biliyor ve tanıyordur… Belki bir gün, ‘hayranı olduğum bu kişiyi anlatır mısın?’ diye sorarım… Kendisine şu mektubu gönderdim: ‘Sizinle tanışmadık... Umarım yanlış düşünüyorumdur, bir süre önce kaybettiğimizi düşünüyorum. Çünkü yaş gününüzü kutlayan yok. Baktım paylaşımlar da eski... Ama müzikle ilgilendiğiniz için özellikle Galatasaray lisesinin müzik takımını, grubunu öğrenince ben de Namık Kemal Lisesi’nin grubu ile ilgileniyordum… Müdürümüz Kemal Kemahlı'nın talimatı ile... Yani takipçiniz idim... Umarım düşündüğüm gibi değildir. İnanın kısa bir inceleme de hayranınız oldum... ‘Nasıl böyle bir kişi ile tanışmadan kaybettim!’ diye üzüldüm… *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR