DOĞA ELİMİZDEN KAYDI GİDİYOR

YAŞAR EYİCE *- BİRLEŞİRSEK OLUR Doğadaki her bir parçanın ayrı bir yeri ve önemi var. Son 50 yılda gezegenimizde ciddi kayıplar yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Doğanın sağlığı ile kendi sağlığımızın ne kadar bağlantılı olduğunu pandemi süreciyle acı bir şekilde tecrübe ettik. Her şey için çok geç olmadan, artık dişimizi sıkarak, adeta lav gibi patlayarak birleşip doğayı ve canlarını birlikte korumalıyız. Bu sessizce olmaz… Şarkı türkü okumakla da hiç olmaz… Sadece bazı alışkanlıklarımızdan kopmamız ve ‘insan’ olduğumuzu anlamamız gerekiyor… Heyecanın dorukta ise için içine sınmıyorsa bu güzelliklere katkın olur. Haydi bu enerjini yarına bırakma, bugünden kalbinin sesini dinle ve haftaya kalbinin küt küt çarpması ile birlikte güzelliklere elini uzat… İnanan böylece sevgiye de doyacaksınız… Güzellikler güzellikleri mıknatıs gibi çekecektir… Başarının başarıyı, paranın parayı çektiği gibi… Unutmayalım: ‘Doğayı koruyamazsak, kaybederiz.’ Kaybettiklerimizin geriye geldiğini gördünüz mü? Değişim sizinle başlar, beyinle başlar… Doğayı kaybedersek her şeyimizi kaybederiz. *- EŞSİZ BİR GÖREV Ormanlar, göller, nehirler, kentler, kıyı ve denizler... Gezegenimiz birçok farklı ekosistemi barındırır ve bu ekosistemlerde yaşayan her bir canlının eşsiz bir yeri ve görevi vardır... Bu eşsiz canlıları korumak ancak herşeyde olduğu gibi ‘Birlikte’ mümkündür. Uzmanların da belirttiği gibi; Yaban hayatını ve yaşam alanlarını korumak, yaşamak için ihtiyacımız olan kaynakları ve kendi yaşam alanlarımızı da korumamız anlamına geliyor. 2020 yılı ‘Yaşayan Gezegen Raporu’na göre son 50 yılda, global lçekte omurgalı türlerin popülasyonları %68 azaldı. Biyolojik çeşitlilikte görülen bu düşüşün nedenleri arasında, COVID- 19 benzeri küresel salgınların ortaya çıkışında da etkili olan ormansızlaşma, sürdürülebilir olmayan tarım ve yasadışı yaban hayatı ticareti gibi insan kaynaklı, türlerin yaşam alanlarının yok olmasına neden olan çevre sorunları yer alıyor. Türkiye’de de doğal alanlarımızı hızla kaybederken, tehdit altında olan türlerin sayısı hızla artıyor. Anadolu’daki pek çok göl son 20 yıl içinde kurudu. Acil önlem almadığımız takdirde Tuz Gölü, Beyşehir, Eğirdir, Akşehir, Burdur ve diğerlerini de kaybedebiliriz. Son 30 yıl içinde İstanbul’un ormanları çeşitli nedenlerle %17,5 azaldı. Eğer bu şekilde devam edersek popülasyonlar azalmaya devam edecek, doğal hayat yok olmaya sürüklenecek ve hepimizin bağlı olduğu ekosistemlerin bütünlüğü tehlikeye girecek. Yeni bir başlangıca her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan bu günlerde hem doğanın sağlığını hem de kendi sağlığımızı korumak için yapmamız gereken türleri ve yaşam alanlarını korumaktır.. Doğada hiçbir parça eksik kalmasın! Artık bu gidişata bir son vermeli ve ‘Doğayla Uyumlu Yeni Bir Düzen’ için harekete geçmeliyiz! Gelecek nesillere yaşayan bir dünya bırakabilmek bizim elimizde. Bu gidişata dur diyebilecek son nesil biziz. Bugün harekete geçmez ve somut adımlar atmazsak her şey için çok geç kalmış olabiliriz. Biyolojik çeşitliliğin korunması için onların yaşam alanlarını koruma altına almak istiyoruz. Peki bugün, bazı sözde yöneticilerin bu kafası ile mümkün mü? Korunan alanların sayısını ve korunma gücünü artırmak için kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, STK’ları birleşerek harekete geçirmeliyiz. Doğayı ve canlarını ancak böyle koruyabiliriz. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR