BİLMEYENİ SUÇLAYAMAYIZ!

YAŞAR EYİCE *- GEÇ KALMIŞIM İzmir’de bir sahtekârlar grubu var. Bunlar kendilerini çok iyi fiyata satarlar… Düştükleri yerden bile bir avuç toprak alarak kalkarlar… Yüzüstü düşseler bile ‘Ah arkam!’ derler… Çünkü arkaları kendi gibilerle doludur ve tanıyanlar, bilenler için bunlar çetedir… Hem de organize… Bir de gerçek sessiz kahramanlar vardır. Laf değil hizmet üretirler. Oradan buradan çalma, kulaktan dolma bilgilerle değil, araştırmaları ile öne çıkarlar… Bunlar medyatik olmadıkları için pek tanınmazlar… Geçenlerde bunlardan birini ondan habersiz yazmıştım… Fatih Aygüneş’ten söz etmiştim… Fatih Aygüneş ne yapıyor? Söyleyeyim: Fatih Aygüneş ilk, orta, lise ve de üniversite eğitimlerinin tümünü İzmir’de tamamlayan bir İzmir ve Ege aşığı. Anadolu ve onun en güzel yöresi olan maviyeşil Ege’nin tarihi ve doğal güzelliklerinden etkilenen Aygüneş, Anadolu’yu dünyaya tanıtmak gayesi ile Ege Ünv. Turizm Rehberliği Bölümü’nde öğrenim gördü. Rehberlik eğitiminin ardından Anadolu’nun mimarisi, etnografyası ve de sanatı hakkında daha geniş bir bilgi birikimine sahip olabilmek gayesi ile Ege Ünv. Sanat Tarihi Bölümü’nde ikinci kez üniversite öğrenimini tamamladı. Her iki bölümü de üst seviyede başarı ile bitiren Aygüneş, derece ile kazandığı Dokuz Eylül Ünv. S.B.E. ‘Arkeoloji’ programında yüksek lisansını tamamladı. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi S.B.E ‘Karşılaştırmalı Tarih’ programında doktora çalışmalarını yürüten Fatih Aygüneş aldığı eğitimlerin neticesinde edindiği Anadolu’nun maddi kültürüne dair birikimini, manevi kültüre ait öğelerle zenginleştirerek Anadolu severlere rehberlik ve eğitmenlik yapıyor. *- ‘ÜÇ AGORA!’ İşte bu değerli gerçek turizmciden bir mesaj aldım. ‘Yasar Bey iyi günler dilerim. Gecen günlerde verdiğiniz haber desteği için çok teşekkür ederim. Bizler bu Cumartesi ‘Üç Agora’ ismi ile yine bir tematik gezi gerçekleştireceğiz. Sizin de aramızda olmanızdan mutluluk duyarız…’ Yürekten bu tematik geziye katılmak isterdim… Belki daha sonrakilerde seçkin konukların arasında olma şansını yakalarım. Fatih Aygüneş’e başarı diledim… İçimden geçen de ‘Keşke Fatih Aygüneş’lerin çoğalması’ idi… Çünkü yazımdan sonra, eski ve güvenilir arkadaşlarımdan Neşe Hanım da bir yorumla bana, daha doğrusu Fatih Bey’e birçok kişi gibi destek vermişti. Bizim en büyük eksikliğimiz ve ihtiyacımız olan ‘güven duygusunu’ yeşertmişte Sevgili Neşe beynimde… Pandemi nedeniyle hiçbir davete katılmadığımı, kalabalığa karışmamaya dikkat ettiğimi bildirdim. Bu arada aklıma Hakkı Gümüştaş geldi… Yıllar önce askeri okuldan atılanlardan… Önce hapse girmişler, sonra da tezkereleri kesilmişti. Hakkı Gümüştaş da, TCDD’den tren kiralar, yanına bazı yazar ve sanatçıları da alır, Selcük- Çamlığa tur düzenlerdi. Tabii ki bu işlerin üstadı Prof. Dr. Şadan Gökova’yı anmadan geçemeyiz… Şadan Ağabey, ‘İzmir’in yaz sıcağında üç kişi takım elbise ve kravatla gezer, biri sensin!’ derdi her karşılaşmamızda… Belki şu anda iki kişi kalmıştır, bu tarife uyan… Ya da Bornova’nın, Büyük Park’ta eğlencelik satan ‘Aşık’ denilen garibanı bile çoktan unutulmuştur. Aklımda kalan bu koyu takım elbiseli ‘Aşık’ın, yakasında, aynen Büyük Çiglili Münir Yağcı gibi yakasından, rozet gibi çiçek eksik olmamasından ve mutlaka her alışveriş yapana kağıt boş külah vererek, ‘Çevreyi sakın kirletmeyin!’ önerisinde bulunması kalmış… *- DÜNYANIN DEĞERİ İZMİR ‘Ayaküstü’ deriz ya. Bu kadar kısa yazışmamızda bakın Fatih Aygüneş ne diyor? ‘… İzmir yalnız ülkemizin değil Unesco miras listesine kayıt olma çabaları da gösteriyor ki dünyanın önemli bir değeri. Maalesef yakın dönem eserlerimiz bile ilgisizlik ve bilgisizlikten her gün yok oluyor… Şu an emniyet abidesi yanında yerlere yüzükoyun atılmış 1932, 1934 ve 1935 tarihli çeşme aynalarını gördükçe içimiz kan ağlıyor. Onlar bu kentin ve belediyeciliğin belleği…’ Ben de, ‘Keşke herkes sizin gibi duyarlı ve bilgili olabilse… Tek ve en önemli eksiğimiz eğitim... Ama eğitimlilerin hali de ortada... Düşünebiliyor musunuz? Hâlâ Konak’taki Büyükşehir Belediye Sarayı, ‘Yıkılsın mı, güçlendirişin mi?’ tartışılıyor… Bana sorarsanız; ‘Büyük ve önemli şehirler sadece meydanları ile anılır…’ diyorum.” Gün gibi anımsıyorum: Bu bina 41 yıl önce yapılmaya başlandığında, caddeye bakan taraftaki tabelasında keşif bedeli ‘9,999 bin TL’ yazıyordu. Ya dört ya da beş tane ‘9’ rakamı sıralanmıştı… Aynen zamanımızda vitrinlerde gördüğümüz gibi… Ya bir lira ya bin lira düşük gösterildiği gibi… Ve bu bina yapılamadı, çürümeye terk edildi… Çok yıllar sonra tahsisat bulundu ve bitirildi… Yalnız ‘yıkım’ ya da ‘çürük raporu’ da yeni değil… Daha önceki depremlerden sonra da gazetelere konu olmuştu… Nedense hep unutuyoruz… Sanıyorum bundan böyle ‘kadrolu arkadaşımız’ gibi Fatih Bey’den çok bahsedeceğiz, araştırmalarını ‘bilgi paylaşıldıkça güzelleşir, değerlenir’ diyerek gündeme getirmeye çalışacağım… *- KENTİN ORTASI Fatih Bey ‘Bilmek, sevmektir!’ diyor.. İnsanları ‘bilmediği bir şeyi korumuyor!’ diye suçlamak mümkün değil. Ama bizlerin kabahati da biraz daha etkin ve sesli olmamak… Fatih Aygüneş’ten bir saptama daha : ‘Punta'nin (Eski İzmir- Alsancak) orta yeri.. Kent adeta pazar yerine dönmüş durumda… Buradaki; yaya, tramvay, araç trafiği yetmiyor gibi, bir de usulsüz reklamlar… Üstelik bir tanesi de belediye ait. Dün dilekçe verdik kent estetiğine ve him'e. Umarız bir çare bulunur… Hiç yakışmıyor 2021 de bizlere…’ Şimdi bu nottan sonra Fatih Aygüneş’i, ‘Araştırmalarından yararlanmaları’ için yetkililere önerebilir miyim? Zaten bizim önerdiklerimiz hiç önemsenmiyor… Herkes bildiğini okuyor… Okuyor ama bir şey bilmiyor ki? Yarım yamalak, kulaktan dolma, şehir efsaneleri yaratanlar ve da çok para isteyenler nedense her yerde baştacı ediliyor… Emek karşılığını bulmalı… ‘Evet’ ama…. Sahtekarlara, dolandırıcılara, yalancılara, ya da yandaşlara bir kuruş bile haram… *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR