ÖNEMLİ OLAN SONRASI

YAŞAR EYİCE *- Ah Selma Hanım.. Yazımı yazmaya başladığımda, tam Pazar gecesi 22.21’de ‘küt’ diye bir ses oldu.. Ardından da ‘deprem!’ denilen yer sarsıntısı... Face’den paylaştım… Duyan da var, duymayan da… ‘Geçmiş olsun’ dileklerinin arasında, Buca ve Güzelbahçe’den sarsıntıyı duyduklarını bildirenler oldu… 20 Haziran Pazar günü İstanbul Beşiktaş’tan Selma Hanım aramıştı: ‘Beşiktaş Belediyesinden iki görevli geldi, evinizi son depremden sonra inceleyeceklermiş!’ dedikten sonra İzmir’in havasını sormuştu… Şimdi komşum Selma Hanım’ı arayıp, ‘Aman bir daha sorma!’ diyeceğim… Şaka şaka… Bazı belediyelerin ne kadar ciddi çalıştıklarını anlatmak istedim.. Yani ne tatil, ne Pazar, ne de sokağa çıkma yasağı bunların çalışmalarını ve hizmetlerini eksiltmiyor.. - Geç oldu! ‘Babalar Günü’ kutlamasında yine biraz geç kaldım, herhalde… Hani ‘Geç olsun, güç olmasın!’ derler ya, arayanlara çok teşekkür ediyorum… Arayamadıklarımdan ise özür diliyorum… Her zaman söylüyorum; bazen duymuyorum, bazen de sessiz ya da kapalı olduğu için telefona anında yanıt veremiyorum… Geç olmasına rağmen şöyle diyorum: “Evladına hem analık hem de babalık yapan yalnız ve güçlü kadınların ‘Babalar Günü’ kutlu olsun… İçimden geldi böyle yazmak istedim… İnsanın bir çocuğun babasız büyümesine gönlüm razı olmadığı için yalnız başına evlatları için mücadele eden yalnız kadınlar için yazmak istedim.” Yetimler, öksüzler.. Bu konuda daha fazla laf etmek ve bazılarımızın, hatta çoğunluğumuzun üzülmesine gönlüm razı olmuyor… *- 3 YIL İÇİNDE İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’in arıtma alanındaki liderliğini perçinleyecek adımlar attıklarını belirterek, ‘Atık su arıtma tesislerimizin sayısını, 3 yıl içinde 68’den 93’e çıkarıyoruz’ açıklamasını yaptı. İklim değişikliği ve deniz suyundaki kirliliğe bağlı olarak ortaya çıktığı ifade edilen müsilajın Türkiye gündemine taşınmasıyla birlikte kentsel atık suların arıtıldığı tesisler daha da önem kazandı. İleri biyolojik yöntemle çalışan tesis sayısı ve arıtma kapasitesi açısından Türkiye’de ilk sırada yer alan İzmir, bu alandaki yatırımlarını hız kesmeden sürdürüyor. Hepsi güzel ama ben bu arada bir de Salim Beye kulak vermemiz gerektiğine dikkat çekmek istiyorum… Az sonra kendisini tanıyacak ve makalesini okuyacaksınız. Ama bu arada şu bilgiyi de paylaşmak istiyorum… Çünkü AKP tarafından anında kullanılmaya başlandı. Buna kararı da İzmirliler verecek. Olay şu: İZSU Genel Müdürlüğü’nden duyuru; İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü, Gaziemir ilçesinde suyun tat ve kokusunu etkileyen kısa süreli bir arıza yaşandığını ancak sorunun insan sağlığına olumsuz bir etkisinin bulunmadığını açıkladı. Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: ‘Tahtalı Barajı’nın suyunun arıtılarak kente verildiği Görece İçme Suyu Arıtma Tesisi bünyesindeki klorlama ünitesinde kısa süreli bir teknik arıza meydana gelmiş, gereken müdahale hızla yapılarak sorun giderilmiştir. Gerekli numuneler alınarak, testler yapılmış ve insan sağlığına zarar verecek herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Klor oranındaki değişim nedeniyle gözlenen tat ve kokudaki farklılığın (tricloramine kaynaklı kokunun) giderilmesi için şebekedeki suyun tahliyesi gerektiğinden sorundan etkilenen Gaziemir bölgesinde 2 saat süreyle su kesintisi uygulanacaktır. Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.’ *- FERYAT! Salim Çetin’i de, sevgili eşini de, yıllardır tanırım. ‘Bu ikili İzmir’e hizmet için doğmuşlar’ diye düşündüğüm çoğu zaman olmuştur. İzmir medyası ile ilgili yıllar önce yazdığı bir makaleyi yıllardır saklarım, ‘Bir dergi çıkarırsam bu değerlendirmeden yararlanabilirim’ diye… Rahmetli, önemli gazetecilerden Cemil Devrim hep şöyle derdi: ‘En iyi gazeteci makası en keskin olandır!’ Salim Çetin önceki gün ‘Özbek Köyü’nde Bir Arıtma ve Çevrecilerin Feryadı…’nı dile getirmiş… Söylediği şu; ‘Urla’nın Özbek Köyü yakınında Eğriliman bölgesi civarında minnacık bir koy var, evimizin olduğu site bu koya bakıyor. Koy o kadar küçük ki bir baştan diğerine yüzerek gidip gelirsiniz. Aslında bir göl de denebilir… Tam bir dikdörtgen olan koyun, Karaburun-Çeşme denizine çıkışı da dar bir boğaz. Üç tekne yan yana ancak geçecek genişlikte. Fakat bugünlerde bu çıkış kısmında birileri midye yetiştirmek için yüzlerce küçük sepet gibi bir şeyler koymuş, bununla midye yetiştiriciliği yaptığı söyleniyor. Kimi buna’ iyi’ diyor, kimi ise ‘denizi kirletir’ gözüyle bakıyor. Çevre İl Müdürlüğü mü? Birkaç arkadaş yazmış, sonuç yok, doyurucu bir bilgiye ulaşmak mucize. *** Gene bu küçük koyda üç beş yıldır iki tekne, geceleri gelip deniz patlıcanı topluyor. Bu durum defalarca ilgili çevre kurumlarına şikayet edildi, sonuç yok! Hani şu günlerde mafya falan konuşuyoruz ya, galiba iletişimin olmaması, kurumların gerekli duyarlığı göstermemesi mafyayı besliyor, ortamı hazırlıyor. Öyle ya, siz feryat figan ederken bir bakıyorsunuz "atı alan Üsküdar’ı geçmiş" bile. Şimdi Marmara Denizi’ndeki müsilajı konuşuyoruz ya, bu vurdumduymaz ve denize, çevreye sahip çıkmayan tavırla birkaç yıl sonra buralarda da görürsek hiç şaşmayalım! Çünkü denetim zayıf, duyarlılık da ona keza… *- ÖZBEK KÖYÜ’NE ARITMA… Gene aynı bölge, aynı sorunlar… Belediye birkaç ay içinde Özbek Köyü’ ne arıtma tesisi yaptı. Açılması an meselesidir. Ne güzel, sevinilmesi gereken bir durum değil mi? Artık köylere kadar giden bir temizleme süreci. Ama hiç de öyle değil, bir kısım vatandaş haklı olarak arıtılacak suyun denize deşarj edilmesinden kaygılı. Ve bundan dolayı arıtmaya karşı çekincelerini söylüyor Özbek, İçmeler, Çeşmealtı bölgesindeki denizin sığ ve yosunlu olduğu biliniyor. Böyle olunca atık suyun deşarj edilmesi kirlenmeyi müthiş hızlandırabilir. Kaygı ve korku bundan… *- DEVAMI VAR Salim Çetin bence öylesine önemli bir noktayı o kadar seviyeli ve bir o kadar da ‘mıhına’ derler ya anlatmış ki, ne günlerden geçtiğimizi, ‘çok bilir!’ kişilerin gerçek hayattaki durumlarını anlatmış… Salim Çetin; ‘Arıtmaya tekrar döneceğiz ama şu belediyedeki olayı anlatmam lazım’ diyerek devam etmiş: ‘Bir kaç yıl önceydi, Konak Belediyesi’nde bir toplantıda, ‘Yeni proje önerisi olan var mı?’ diye Başkan sorunca, ben de ‘İzmir’ de bunca arıtma varken arıtılan bu suların neden parklarda sulama için kullanılmadığını’ belirtmiş, sonra da ‘gerekirse tankerlerle alınacak bu suların parklara verilebileceğini’ söylemiştim. Pek çok parkın susuzluktan yaz dönemi nerdeyse kuruma noktasına geldiğini hepimiz biliyoruz. Ben de bu duruma işim gereği çok tanık olduğumdan biraz da bunun etkisiyle bu öneriyi yapmıştım. Fakat orada gördüğüm yönetim katında olanların hiç birinin bu işlerle ilgilenmediği gerçeği idi. Pek çok idareci bunca çevre felaketi yaşanmasına karşın bildik çarelerin dışında radikal tedbirleri düşünme noktasında ne yazık ki değil henüz. Bakın bunu her yerde görebilirisiniz! Bu merkezi hükümette de böyle, yerel idarelerin büyük çoğunluğunda da böyle değil mi? Aksi olsa şehirler ve ülkemiz çok daha iyi noktada olurdu zaten!... *- ÖRNEĞİ VAR! Önerimi yaparken örnek te vermiş, bizim yazlık sitede arıtılan suyun bahçelerde kullanıldığını da eklemiştim. Şimdi burada parantez açıp bilenlere sormak istiyorum; bir,’ İyi arıtılmış suyun parklarda kullanımı mümkün müdür?’ İki, ‘Tankerlerle parklara su taşınamaz mı?’ ‘Şu anda arıtılan su denize mi, tarımda ve yeşil alanlarda mı kullanılıyor? Bilen bir arkadaş ya da ilgili kurum bizi aydınlatırsa çok makbule geçer!’ Bu olayı neden anlattım? Özbek’teki arıtmanın başına gelecekleri bildiğim için. ‘Özbek Köyü’ne arıtma yapıldı!’ demiştim ya, gelelim bu konuya. Köyde yaşayan birçok yurttaş arıtmaya karşı çıkıyor, çünkü deşarj edilecek suyun denize verileceği söyleniyor ve bu suyun da denizi kirletmesinden korkuluyor. *- İZ-SU MU? Anladığım, İz-su arıtılan suyun denize verileceği teyid ediyor, ama bu suyun kirliliğe neden olmayacağını ekliyor. Hatırladınız mı? Çernobil’den sonra çay içip “Bu çayda radyasyon yok!” diyen Bakanı… *- BENİM İTİRAZIM… Benim itirazım buradan çıkan suyun denize verilecek olmasına. Kirletmesi zaten bir cinayet te! İklim değişikliğinin ayak izlerini duyulduğumuz bir dönemde bir gram suyu bile ziyan etmenin affedilir bir şey olmayacağı hâlâ bilinmiyorsa, işimiz zor! Bunca arıtma yapan akıl buradan çıkan suyu tarımda ve yeşil alanda kullanmayı akıl etmemişse, pes doğrusu! Merak ediyorum ve soruyorum; neden etrafındaki tarlalara değil de denize veriliyor bu su? Arıtma sistemi iyi mi arıtmıyor, hani ileri biyolojik arıtma denilerek övündüğümüz kısım vardı! Kurumlar, Çevre Müdürlüğü, İz-su… İşte fırsat! Arıtılmış suyunun neden tarımda ve yeşil alanda kullanılmadığı, ya da kullanılıyorsa bizim bilmediğimiz kısımlarda bizleri, kamuoyunu aydınlatın. Biz de bilelim! Özbek Köyü’ndeki insanların, binlerce yazlıkçının kaygısını giderin. İzsu’nun basın bölümünde onlarca gazeteci arkadaş var. Köye gelsinler, basın bülteni yapıp göndersinler, açıklayalım… Yoksa… Arıtma suyunu iyi arıtıp tarımda kullanmıyorsanız, “Başka bir tarım mümkün” diyen doğru politikaları nasıl uygulanacaksınız ki? İzmir’in tarım politikaları böyle planlanır mı? Bunda ısrarcıysanız, “Hadi canım sen de” diyen İsmet Paşa’nın kulakları çınlasın, herhalde böyle derdi size! İzmir haklı olarak arıtma tesisi yapıp çevreyi temiz tutmakla övündüğümüz doğrudur, o halde buna şunu da eklemeli; bu arıtma suları şehrin parklarında, Fuar’daki yeşil alanda, tarımda kullanılmalı. Küresel ısınmanın olduğu bir dönemde başka bir yolun olabileceği bence akıl dışı olsa gerektir. O halde araştırılsın, bulunsun bu yollar… İzmir farkı bunu gerektirmez mi? Bir lafımız da Çevre İl Müdürlüğü’ne! El kadar bir koyu kirletmek için uğraşanları size söylüyoruz, aktarıyoruz… Sonuç nerdeyse yok gibi… Yazık değil mi, çevre ve denizler böyle mi korunacak? *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ACİLDEN DE ÖNCELİKLİ

OKULUN DUVAR GAZETESİNDE ATATÜRK

NEREDEYSE İÇ ÇAMAŞIRLARINI BİLE ALACAKLAR