Bodrum'a önce yazık ettiler, şimdi de rezil ediyorlar
YAŞAR EYİCE
*- Bodrum’u sevenler de var!
Cuma günü beş yaşına basan torunum Poyraz Ata
Başev’in yaşgününü kutlarken, Bodrum’dan ‘can dost’ olarak adlandırdığım
Mustafa Ali Çotura, Mirbahattin Demir’in 1 Haziran 2020 tarihindeki bir
yazısını gönderdi.
‘Çalakalem’ yazı olur ya, ben de öylesine bir göz
attım…
Torba- Turgutreis arasında yapılması planlanan bu
çevre yolu için 20 kilometrelik bir de tünel açılacağı belirtilen yazı öyle
ilgi görmüş, dikkat çekmiş ki, beğenenleri bir yana bırakayım, 53 kişi de yorum
yapmış…
Yarım yamalak yorumlara da göz attığım sırada,
Mustafa Ali Çotra’dan şu mesaj geldi:
‘Birkaç kelime sen da yazıver!’
‘Yarın!’ yanıtını verdim…
Mustafa Ali Çotura neden bana ‘Sen de yaz!’
mesajını göndersin…
Söyleyeyim:
1960’lı yılların sonundan Zeki Müren’i
kaybettiğimiz yıla kadar Bodrum’u ‘komşu kapısı’ yapmıştım…
Bodrum’u ne tanıyan ne de bilen vardı…
Sadece Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabağaçlı
sürgünde olduğu için burası için kitaplar yazmıştı…
Halikarnas Balıkçısı gibi birkaç kişi daha
çıkmıştı…
Benim de Demokrat İzmir’den tanıdığım büyüğümüzü
en iyi tanıyan, ‘Yaz sıcağında İzmir’de takım elbise ile gezen üç kişiden biri’
diye bana takılan ‘Manevi oğlu’ Prof. Şadan Gökovalı idi…
Geçenlerde kaybettiğimiz radyocu – gazeteci Ender
Uslu ve diğer Bodrum’un yetiştirdiği ünlü yerel gazeteci dostlarımız ve 6
önemli basın kuruluşunun temsilcisi Mustafa Ali Çotra ile bu kente çok ama çok
emek verdiğimiz için olsa gerek, ‘Sen de birkaç kelime yaz!’ demiş olabilir…
*- Bir anımsatma
Önce ‘günah çıkartayım!’
1970’lerden çok önce Bodrum’a, daha doğrusu Muğla’dan
ileriye, nasıl gidiliyordu bundan söz edeyim:
Sakar geçidi var ya, orada dağın tepesinde bir
kişi duruyor, Gökova körfezinin başladığı yerdeki araca elinde bayrak
sallayarak ‘gel’ işaretini veriyor ve daracık yoldan yukarıya, uçuruma düşmemek
için şoförün mahareti, becerisi ve tecrübesi ile çıkılıyor, ya da iniliyordu…
Tarihi bir not olarak vermek istedim bu arada..
Bir de aşağıda düzlükte, Marmaris- Datça yönünde
değil de, Fethiye yönünde Almanlar tarafından yapılmış küçük bir havaalanı
vardı, savaş uçakları için..
Sanıyorum bunu da fazla bilen yoktu…
O zamandan kalan koruganlar duruyordu…
Belki şimdi tozu bile kalmamıştır…
Bunları neden yazdım?
Hem bilgi ve belge olsun, hem de o kadar eskiyi
bildiğimi anlatmaya çalışmak için…
*- Kolay değildi
Şimdi ‘günah çıkarmayı’ anlatayım…
Bodrum yolu da Mumcular’dan daracık ve tehlikeli
idi..
Sadece ve sadece belli kişiler tarafından
kullanılıyordu…
Günde en fazla bir ya da iki köy aracı çalışıyordu…
Zaten Bodrum’a gitmek için bir gün lazımdı…
Köyden köye ya da ilçeden ilçeye, örneğin en son
nokta Milas’a oradan da Bodrum’a gitmek gibi…
Ne yolu, ne de havaalanı yoktu…
*- Emine Çam haklı çıktı
Şu anda Bodrum’da yaşayan Can Pulak ağabey Ankara’dan
sürekli olarak Marmaris’i yazıyor, tanıtımını yapıyordu.
Ben de İzmir’den ‘Bodrum… Bodrum…’ diyordum…
Benim çalıştığım ve yazdığım gazete bölgede çok
etkili olduğu gibi hükümetler üzerinde de, yöneticiler üzerinde de ağırlığı
vardı.
Bir dediğimiz iki olmuyor gibiydi ve ses
getiriyordu…
Bir yandan Bodrum’dan söz ederken, diğer yandan da
yolundan haberler yapıyorduk…
İşte o zamanlar buna karşı çıkan bir kişi vardı;
O da yeni yeni filizlenmeye başlayan turizmin ilk
müdürlerinden Emine Çam idi…
Emine Çam, doğrudan ‘Sen!’ demese de, ‘Bodrum’u bu
yol mahvedecek!’ diyordu…
Yapılaşmanın olmasından korkuyordu…
Çok yıllar sonra korktuğu da başına geldi…
Bu arada Bodrum’un imar durumu kaç kez değişti?
Sayısını herhalde bilen yoktur…
Ben ‘100’ diyeyim, siz ‘200!’…
Çok daha fazla…
*- Başkan da haklıydı
Mustafa Ali Çotura anımsayacaktır:
Bir belediye başkanımız çıkmış, ‘Artık yerli
turist istemiyoruz!’ demişti…
Kıyamet kopmuştu…
Bodrum’da hemen herkes birini tanırdı…
Bir avuç içi kadar yerdi…
50 yıl önceki başkanları anımsıyorum:
Belediye binasının karşısındaki kahvede oturur,
arada imza için belediyeye giderlerdi.
Balıkçılık ve süngercilik ile az da narenciye
vardı.
‘Bedava’ denilecek paraya istediğiniz yeri
alabilirdiniz…
Dağlık alana bakan yoktu…
Su da yoktu, en büyük sıkıntı idi…
Yine bizim konuyu gündeme sık getirmemizle
Mumcular tarafından pik küçük borularla kaç ay süren uzun bir çalışma ile sözde
su getirilmişti.
Sarnıçlar işe yarıyordu…
Karşı adadakiler ile balıkçılar sayesinde
alışveriş yapılıyor, hatta kız alıp vermeler oluyordu…
Tabii bunların hepsi ayrı bir konu ve şu an aklıma
gelenler…
*- Yeni okudum…
Şimdi gelelim Mirbahattin Demir’in ‘ses getiren’,
güncelliğini koruyan makalesine…
Yazdığı şu:
Torba Turgutreis Çevre Yolu, Otoyol tam 20 km Tünel…
Tünelden çıkacak Milyonlarca m3 hafriyat…
Ara yollar ve bağlantı yolları…
‘Tünel olunca, yüzeyde çalışma ve tahribat
olmayacak!’ diye düşünen çok zeki kötü niyetliler!
Bodrum’un akciğerleri olan ormanlık ve çamlık güzergâhından
daha da fazlası…
Ne için biliyor musun?
‘Trafik sorunu var!’ diye.
Alternatif çözüm yollarını söylemeden önce; ‘Asıl
amaç Bodrum trafiğini çözmek mi sizce?’
Bence değil!
Hem de hiç değil!
‘Rant… Rant… Rant!’
Şöyle;
Otoyol güzergahında tünelin çıkışında orman
müdürlüğüne bağlı ve tasarrufunda iken birden hazine arazisine çevrilen iki
parsel olan Tam
5.5 milyon m2 lik orman arazisi…
İlginç değil mi?
*- Bugün Bodrum yarın sizin orası
İkinci konu;
Gürece Turgutreis güzergâhında kalan, 280 Bin m2
lik hazine arazisi…
Hiç bir şey yok!
Ancak koyun otlar orada!
O yüzden dinlenme yeri olabilecek bir arazi değil,
hele mesire alanı hiç olamaz!
Peki ne oldu dersiniz?
Evet bakanlık onayı ile Bodrum Milli Emlak’ta
ihaleye açıldı…
İhale tarihi 23 Haziran…
Ne kadar masumca değil mi?
Ey Bodrumlular!
Ey ‘Bodrum da huzur bulurum!’ diyen İstanbullular,
Ankaralılar ve Bodrum’u samimi sevenler!
Bakın!
Gelin hep beraber buranın Ekolojik, kültürel ve
Arkeolojik değerlerini koruyalım…
Pedesayi koruyalım,
Akciğerlerimizi koruyalım,
Iyi düşünelim;
‘Otoyol Lobisi’ Ankara’da pusuda bekler,
Araziler tespit edilir,
Ve sonra
iktidara baskı yaparlar!
Ve ‘otoyol projeleri’ hazırlanır…
Tabii işbirlikçileri de durmadan Cimer’ e yazarlar;
‘Aman yol yapın, trafik sorunumuzu çözün!’ diye…
‘Arazilere göz dikenler!’ Otoyol ve tünel istiyorlar
ama Devleti yönetenler duyarlarsa ki bilgi sahibi olduklarını düşünmüyorum
muhakkak el atarlar…’
*- Küçük
ama önemli bir örnek
Belirttim;
Bu yazı Haziran ayında yazılmış ama geçerliliğini
ve güncelliğini koruyor…
Bence bu iş ‘Bodrumlulara’ değil de, Bodrum’u
sevenlere bırakılmalı…
Bodrumlular simgeleri olan Bodrum Kalesi ile
arkeolog Müdür Oğuz Alpözen’in dünyaya tanıttığı güzelim müzelerini bile
koruyamadılar, sahip çıkmadılar bu konu ile mi ilgilenecekler.
Onlar da ellerindeki bir zamanlar para etmeyen ama
domates biber yetiştirdikleri yani geçimlerini sağladıkları arazilerini üç beş
kuruşa sattılar.
Onlar belki bu para ile bir iki ev sahibi olup
çocuklarını evlendirdiler ama ya sonra…
Kim ve kimler yararlandı atalarından kalan bu
yerlerden?
Bu arada Çeşme Altınyunus açıldığında çalışmak
için Bodrum’dan buraya gelen Bodrumlu Süleyman’ı bulursam o zamanki para ile
300 lire alacağımı tahsil edeceğim…
Deniz kıyısındaki yerlerini satmak için gazeteye
ilan parası yetişmemiş ve benden borç almıştı…
‘Zengin olacağım!’ demişti…
Şahidim de fotoğrafçı Cumhur Aksema…
50 yılı geçti…
Hâlâ 0 300 lirayı bekliyorum…
Şaka tabii helal olsun…
*- Bir iki örnek
Haberi duyunca ‘yıkıldım’ diyen Hüseyin Bey şöyle
diyor:
‘Yazık ki, Bodrum çiçek böcekle meşgul!’
Halil Bey’in görüşü ise şöyle:
‘Şeytanın bile aklına gelmez daha yolun ne zaman
başlayacağı belli değil hemen bir yerleri paylaşma peşindeler!’
Kazım Bey’e de kulak verelim:
‘Otoyol yerine neden deniz ulaşımını ön plana
çıkarmıyorlar?
Anlamak mümkün değil.
Ayrıca kıyı boyunca aynı yükseltide neden bir
bisiklet yolu düşünülmüyor?
Bizimkilerin Kos adasındakiler kadar düşünebilme
yetisi mi yok?’
Şimdi bu yazıyı okuyacak olan Büyüğümüz Aydın
Bilgin sinirlenecek, ‘Orası İstanköy, neden Yunanlılar gibi yazıyorsun!’
diyecek…
Neyse o da ayrı bir konu…
*- İmkansızı ‘imkanlı’ yapabilirler
Dikkatimi çekti…
‘Bisiklet yolu ve tramvay isteyenler’ de var…
Tramvay düşünülebilir…
Konu yeni değil…
Beş yıllık bir mesele….
Şimdilik yapılması da imkansız…
Çünkü Pandemi gösterdi ki, kasada para yok…
Ama şu beş büyük müteahhit var ya, işte onlar ‘tamam’
derse ve çevrede gelecek için büyük yatırım düşünüyorlarsa ‘yap işlet devret!’
sistemi bir gecede yaşama geçebilir…
Demek ki şu anda burada bir ışık gören yok…
Fakat anımsadığım kadarıyla Bakanlık geçenlerde önemli
bir alana yerleşime açtı…
Bunu da en iyi Bodrum Belediyesi ile Muğla
Büyükşehir Belediyesi bilir..
Böyle giderse Bodrum herhalde birçok şehrimizden
daha fazla bir nüfusu barındıracak…
Üstelik bir de büyük kentlerden ve gökdelenlerden
kaçma dönemi başladı.
Bunu Çeşme ve Urla’da görüyoruz…
Urla deyince aklıma geldi:
2019 yerel seçimlerinden önce bir anket yapılmış
ve ‘Başkandan ne istiyorsunuz?’ diye sorulmuştu…
Ben de kentin bir iki yerine köprülü kavşak
yapılmasını önermiş, istemiştim…
Bir çevreci hanım kıyameti koparmış, ‘Sen ne
yapıyorson?’ diye bana çıkışmıştı…
Yani bunlar hassas konular…
‘Damdan düşen bilir!’ derler ya, bu de çok yönlü
düşünülecek bir konu…
‘Uzmanlara danışalım!’ diyeceğim ama onların de ne
durumda olduklarını biliyor, görüyoruz…
*- Artık para konuşuyor
İsimlerinin başında ‘profesör’ titri olan koskocaman
adamların en küçük konuda bile nasıl ikileme düştüklerini, ikiye ayrıldıklarını
bilmeyen, görmeyen kalmadı.
Bodrum zaten benim belliğimde kalan, Turizm Müdürü
Emine Çam’ın, Müze Müdürü Oğuz Alpözen’in, emekliliğini sürdüren Mustafa Ali
Çotura’nın ve benim Bodrum’um değil ki…
Son olarak üç dört yıl önce Beşiktaş ve Göztepeli
milli futbolcu Nihat Yayöz ve sevgili eşi İlknur Yayöz ile Bodrum’a, Bornovalı emekli Banka Müdürü Nazlı Açıkel
Bayındır’ı ziyarete gittiğimizde binlerce kutu gibi binaları görünce
şaşırmıştık…
Böylesine rezil bir manzaranın daha beterine kent
dayanır mı?
Ben de şöyle diyorum;
‘Yazık ettiler, şimdi de rezil edecekler…’
Zaten Bodrumlu yani yerli halk bundan bir şey beklemesin…
Zaten onlar da orada kalmadı…
Çok yıllar önce, Bodrum özelliğini kaybetmeye
başladığında…
Yani yoğun göç alırken özellikle İstanbul ve
Ankara’dan…
Bir pazaryeri araştırması yapmış ve pahalılığı
yazmıştım..
Tepki yerel halktan sıradan vatandaşlardan gelmiş,
‘Geçinemiyoruz’ demişlerdi…
Ve o tarihlerde hiçbir devlet memuru tayinlerinin
Bodrum’a çıkmasını istemiyorlardı, çünkü aldıkları maaş ile geçinmeleri imkansızlaşmıştı…
Bodrum demek ‘Paris’ demekti…
Şimdi ne olacak?
*-
Yorumlar
Yorum Gönder