YANARAK YOKOLAN KÖYLERİ HALK YENİLEYECEK
YAŞAR EYİCE
*- ÇEŞME MARİNA’DA YÜRÜRKEN
Akşam Çeşme’de birkaç kişiyi aradım.
Bornovalı Süreyya İnce’nin çiftliği Alaçatı’da otoyolun bitişiğinde sayılır,
Haberlerde, Çeşme otoyolunun iki gün kapatıldığını duyduğum için aklıma ilk gelen isimdi.
‘Bende şimdilik bir zarar yok!’ dedi, tepenin arkasındaki yanan alanın fotoğrafını gönderdi.
Sinema izler gibi, herkes izliyor.
Tam Sakız adasının karşısındaki sitede oturan yine Bornovalı emekli tütün eksperi Sezgin Can’ı aradım:
‘Bizim tarafta bir şey yok!’ dedi.
Birinin CİMER’e mektubu üzerine, yıllar önce kullandıkları kooperatif havuzu yıkılmış…
Tabii yıkma parası da ceplerinden…
‘Denize giremiyoruz, buz gibi!’ dedi.
Bu yıkım konusuna bir gün yine geleceğim.
‘Güler misin, ağlar mısın?’ diyeceğim..
Bir delinin kuyuya attığı taşın, 40 akıllı tarafından çıkarılamadığı hikayeye geleceğim.
Biliyorsunuz, bazı gerçekleri ‘Tarihi hikayelerle’ anlatmaya, hatırlatmaya çalışıyorum.
Bazen de işin kolayına kaçıp, beğendiğim takip ettiğim yazarlardan alıntı yapıyorum.
Bir üçüncü kişi Ankaralı Sevgi’yi aradım:
‘Her ihtimale karşı kaçmak için valizimizi hazırladık!’ dedi.
Herkes rahat bir şekilde davranırken beni şaşırttı,
Tedbirli birinin ilk defa duymuş oldum.
Yine her ihtimale karşı evini kilitleyip, akşam saatlerinde Çeşme Marinasına inip yürüyüş yapmış.
Burada; AKP İzmir İl Yönetim Kadrosuna rastlamış.
Yangın için bölgelerde genel merkez tarafından görevlendirilmişler.
Tüm ilçe ve köylere dağılmışlar, ifadelerine göre.
Herhalde Ankaralı Sevgi gibi günün yorgunluğunu atıyorlar ve yürüyüşleri sırasında durum değerlendirmesi yapıyorlardı.
‘Yanmadık yer kalmadı!’ diye üzüntüsünü belirten Ankaralı Sevgi’den böylece en geniş bilgiyi almış oldum.
*- YARALARI SARMAK İÇİN
Bazı akrabalarım ve dostlarımın bulunduğu Ödemiş’te Altan Düzalan’ı aradım.
Çok üzüntülü, ‘İki insanımızı da aldı, alevler börtü böcek ve birçok canlılar gibi, köylerimiz yok oldu!’ dedi.
CHP, İzmir’deki tüm köylerde ve yanan alanlardaki zararları, insanların ihtiyaçlarını belirlemek için sosyal komiteler kurmuş. Bunları anında genel merkeze gönderiyormuş.
Bu arada İzmir Valisi ile görüşüp, yardım kampanyası açılması sağlanacak.
Köyler yenilenecek, ihtiyaç sahiplerinin sıkıntıları giderilmeye çalışılacak, telef olan hayvanları temin edilerek kendilerine teslim edilecek.
Ne demiş adamcağız:
‘Banim halimi damdan düşen bilir!’
Umarım kendimizi bir anda, aynen deprem faciasında olduğu gibi yangında sadece üst başlarıyla kalanların yerine koyar, bir damla nefes de olsa elimizden gelen gayreti göstererek, yaraları sarmaya çalışırız.
*- İZMİR’İN ATEŞLE İMTİHANI
İzmir günlerdir kentin birçok noktasında peş peşe çıkan orman yangınlarıyla mücadele ediyor.
Dün de Çeşme, Ödemiş ve Menderes Kısıkköy’de çok sayıda yerleşim birimi yaklaşan alevler nedeniyle tahliye edildi.
İzmir İtfaiyesi, Orman Genel Müdürlüğü ve ilçe belediyelerinin yanı sıra Ankara, İstanbul, Eskişehir, Muğla, Aydın, Manisa, Denizli, Bursa ve Bodrum belediyelerinden de destek ekipler söndürme çalışmalarına katıldı.
Yangın bölgelerindeki hayvanlar İzmir Büyükşehir ekipleri tarafından kurtarılarak koruma altına alındı.
*- KIZALIM MI?
Orman yangınları ciğerimizi yakıyor.
Maden yasaları çıkmadan zeytinliklerimiz de, çam ormanlarımız da, köylerimiz de bir anda yok oluyor.
İzmir Valisi ilk kez yangınların nedenlerini açıkladı.
Hepimizin yangınlar için görüşleri var.
Ben de bir iki örneği paylaşmak istiyorum.
Örneğin Mustafa Alhat, kendini alamamış’ Orman Yangınları Çam ve Zeytin’ başlıklı bir yazı yazmış.
Birlikte okuyalım:
*- BİR KIVILCIMA BAKAR
“Yaz geldi hava çok sıcak. Nem çok düştü. Hele birde rüzgâr fazlaysa orman yangını çıkması bir kıvılcıma bakar.
Size çok az kişinin bildiği ve pek dillendirilmeyen çam ağacıyla ilgili bir gerçeği söyleyeyim.
Her canlı içgüdüsel olarak neslinin devamını ister.
Doğada bunu teminen çok enteresan mekanizmalar görürüz.
Daha önce kuşlar ve zeytin ilişkisini anlatmıştım.
Çamın hikâyesi ise epey farklı!
Duyunca çok şaşıracaksınız hatta ‘olmaz öyle şey!’ diyeceksiniz.
Ama Allah’ın hikmeti.
Sıkı durun geliyor!
*- DOĞAL MEKANİZMA
Yangın, çam ağacının neslinin devamı için tasarlanmış doğal bir mekanizmadır.
Şöyle ki;
Hayatın gerçeği çam ağaçları da yaşlanır ve ayakta ölür.
Çürüyüp gübre olmaları beklense çok uzun zaman alır.
Bunların gölgesinde yeni fidanlar yeşeremez.
Öte yandan zamanla bir sürü hastalık ve zararlıda çam ormanına musallat olmuştur.
Ara ara tazelenme gereklidir.
Birde diğer ağaçlarla rekabet artı yayılma güdüsü.
Çam ağaçları bilirsiniz yoğun reçine üretir.
Ayrıca yaprakları incedir ve kuruyunca kolayca tutuşacak bir yapıya sahiptir.
Ağaçların dibinde yıllar içinde kalın bir yaprak yığını oluşur.
Hani hep sabotajdan şüpheleniliyor ya insan faktörü olmasa da bir yıldırım veya sadece aşırı sıcakla bile tutuşup yanmaya başlar.
Taze kozalaklar yangında oluşan ısının etkisiyle havan mermisi gibi 300 - 400 metreye yanarak uçabilir ve düştüğü yerdeki ağaç bitki ne varsa yakar.
Böylece kendi tohumlarına yer açar ve yayılma alanını genişletmiş olur.
*-EGE BÖLGESİ ALEV ALEV
Akhisar’da da çok geniş alanlarda etkili olan bir yangın felaketi yaşadık.
‘Yine de ucuz atlattık!’, niye biliyor musunuz?
Çünkü video ve fotoğraflarda da göreceğiniz gibi yangın gelmiş gelmiş zeytinliklerde durmuş ilerleyememiş.
Yangınları iklim değişikliğine bağlıyorlar.
Allah Allah.
Eskiden iklim nasıldı ki?
Sanırım ilkokulda işlemiştik.
Akdeniz bölgesi iklimi: Yazlar SICAK VE KURAK, kışlar serin ve yağışlı.
Yani eskiden de sıcakmış ve kurakmış.
40 sene öncede sıcakmış 100 sene öncede sıcakmış.
Ve devamında diyor ki Akdeniz Bitki örtüsü: MAKİ’dir…
Ha bak o değişti işte.
Doğaya dik gitmenin sonu hüsran.
Demek ki mesele sıcakta değil bitki örtüsünde.
Maki neydi sahi?
Küçük ağaçlar ve çalılar.
Sakız ağacı, keçiboynuzu, defne melengiç, böğürtlen, zakkum, ardıç, pırnal, mersin vs. vs.
Ve tabii ki delice zeytin…
Bunları herkes ezbere biliyor değil mi?
Sınavlardan geçebilmek için ezberlemiştik.
Ezberlenen bilgiler beynin bir kenarda durur sadece, pek işlevi yoktur.
Çünkü bildiğini sanıyorsun ama idrak edemiyorsun.
Çam var mı bu listede?
Yok!..
Çam güzel bir ağaç.
Yaz kış yeşildir bakmaya doyamazsın.
Ama her güzel, her yerde olmaz.
Çam serin ve nemli yer sever.
Ege ve Akdeniz bölgesinde ancak yüksek rakımlarda yaylalarda doğal olarak yayılım gösterir.
Aşağıdakiler zorlamadır.
Hatırlarsınız ortaokuldayken ‘ağaçlandırma haftası’ diye bir etkinlik olurdu.
Tüm okulu otobüslere bindirip yakın çevremize tepelere çam fidanı dikmeye götürürlerdi.
O tepelere eskiden ‘kır’ derdik.
Çam dikilmeden önce çıplak zannederdik.
O gördüğümüz çalı çırpı otların ağaççıkların ‘doğal bitki örtüsü” olduğunu düşünemezdik.
Hadi biz çocuktuk veya işimiz bu değildi konunun cahili idik.
Koskoca Orman mühendisleri peki neden ağaçlandırma için zeytin gibi sakız gibi iklime uygun türler yerine çamı tercih etmişlerdi?
*- ALIŞIKLIK VAR
Aslında sebebi çok basit!
Orman teşkilatının geçmişten beri alışık olduğu ‘odun ve kereste’ odaklı bir sistemi var.
Alışkanlıklar kolay değişmiyor.
Şimdi kim uğraşacak zeytin topla, salamura kur veya yağ sık.
Birde meyve veren ağaçlar dikseler iş ormandan çıkıp ‘tarıma geçer!’ diye korkarlar.
Oysa şöyle bir gerçeği kendileri de gayet iyi bilirler.
Çam ağacının tohumunu çimlendirip fidanını büyütüp araziye dikiyor, bakım yapıyorsan elma armut yetiştirmek gibi tarımdır.
Aslında hazır tarım ve orman tek bakanlık çatısı altındayken işin doğrusuna dönmek ve en azından bundan sonra tesis edilecek orman ağaçlandırma alanlarında iklime uygun ‘orman ağaçlarını yetiştirmeye başlamak lazım!’ diye düşünüyorum.
*- GİZLİ ZEYTİNLİKLER
Zaten bozuk orman alanlarına badem ceviz zeytin gibi ağaçların dikilebilmesi ile ilgili mevzuat var.
Bu arada ironik bir durumu da söylemeden geçemeyeceğim.
Köylülerin gizlice ormanda açtığı alanlarda oluşturdukları zeytinlikler yangınla mücadelede çok faydalı olduğu, bunlar olmasa belki yangının günlerce söndürülemeyeceği net bir şekilde görüldü.
Şimdi söyleyin o köylülere kızalım mı, ödül mü verelim?
*- GİT DE GÖR!
Selim Çelik de konuyu bir başka açıdan ele almış.
Hayata dolu tarafından mı bakmış?
Bunu notlarına baktıktan sonra karar vereceğiz.
“Usta şehirden zeytini zeytin ağacını yangını konuşup yazmak kolay! Herkes konuşuyor.
Ama realite farklı, olan ağaçlara bakan var mı?
Kalkıp gitsinler İzmir’den Bayındır, Tire, Ödemiş’e zeytin toplamaya da görelim?
15 dakika dayanamadık dizlerimiz kitlendi, çömeldigimiz yerden kalkamadık.
Çok bilenler, gitsin yerinde görsünler engebeli sarp yamaçlı arazide zeytin nasıl toplanıyor?
Taşıması bile anca eşşeklerle katırlarla yapılıyor.
Arabanın çıkmasına imkân ihtimal yok.
Peki boşalan köylerden, bu milletin haberi var mı?
Köylerde gelinlik kızların büyük çoğunluğu şehre gelin gitmek istiyor. Kendi köyünde kalmak veya başka köye gelin gitmek istemiyor.
Toplama işleri köyün yaşlılarına kalmış.
Peki o dağdaki bayırdaki zeytini kimler nasıl toplayacak?
Bu işler Alsancak’ın, Etiler’in marka kafelerinde oturup bir bardak kahveye üç beş yüz lira verenlerin ‘zeytin ağaçları kesiliyor! diye atıp tutmasıyla konuşulacak basit mevzu değil.
Bu mevzuda konuşacak olanlar Bornova ağaçlı yoldaki Zeytincilik Araştırma Enstitüsündeki uzmanlardır.
Davulun sesi uzaktan hep hoş geliyor.
Zaten zeytin en değerli besin kaynaklarının başında geliyor.
‘Kim neden niçin kesiyor?’ o da ayrı bir soru?
İtalya’nın, İspanya’nın, Yunanistan’ın en önemli ihraç kalemlerinden biri, ekonomik boyutu çok daha büyük olay.
Bir ara git Bayındır,Tire, Ödemiş’in köylerini bir zahmet gez, olayın bir de sosyolojik boyutunu da gör öğren, yaz!...”
*- SENİN VAR MI?
Selim Bey bakın ne diyor?
“Usta bırak aynı sofrada yemek yiyenler bulaşıkları yıkasınlar.
Senin Bodrum’da milyon dolarlık yazlığın yok.
Senin plazalarda büron ofisin yok.
Senin özel şoförlü korumalı 500 S , A 8 yok.
Senin Çesme’de yüksek duvarlar arasında malikanen yok.
Senin tower larda ultra lüx akıllı evin yok.
Senin Urla’da bağlar arasında malikanen yok.
Senin tanesi 5 - 10 milyon tl lik klasik araba kolleksiyonun yok.
Sen tanesi bin dolarlık puro içmiyorsun.
Senin denizde yatın yok.
Sen çok yıllanmış pahalı şarapları içmiyorsun.
Sen kitap yazıp para kazanmıyorsun.
Sen zengin holding sahipleriyle içli dışlı kanka değilsin.
Sen zenginlerin körfez vapuru gibi milyon dolarlık yatlarında ağırlanmıyorsun.
Sen jokey değilsin, her dönem birinin atına binip, ona kazandırmıyorsun. Hala ‘deniz tuzu mu, kaya tuzu mu?’ diye yazmana gerek yok!
Çünkü tuz kokmuş!
Ha başkaları farklı mı?
Hatırlarsın bir dönem Osmanlı Bankası reklamı vardı.
Sen bırak bu mahalle baskısı modunu!
Yaşı kemale ermişlere şöyle sesleniyor:
‘Bu saatten sonra, cemaat seni dışlasa, selam vermeseler, bir yerlere çağırmansalar da umurunda olmasın.
Sen hanımefendiyle git, Kordon’da sabah kahveni iç! Akşamları ince 2 duble at. Hayatının geri kalan kısmını, mutlu mesut sağlıklı yaşa.
Bunları niye yazıyorum senin akçeli işlerle işin olmadığını bildiğim için yazıyorum. Saygılar sevgiler...’
Yazıda saygıyı sevgiyi anlıyorum da, acaba yaşı kemale ermiş, kaç kişi bu öneriye uyabilir?
Kordon’u bırakalım, hangi sahil kentinde sabah kahvesini hangi emekli yerine getirebilir.
Bırakın emeklileri, kaç insanımız akşamı eşiyle, dostuyla keyifli geçirebilir, aile ekonomisini ve cebimizi düşündüğümüz bu zamanda?
*- ÇOCUKLAR İÇİN “İHTİYAÇ HARİTASI”
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve UNICEF iş birliği ile çocuklar için ihtiyaç haritası oluşturacak.
Proje kapsamında 10 bin çocuğa ulaşılması hedefleniyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve UNICEF iş birliği ile “Türkiye’de Çocuk Hakları Konusunda Güçlü Hesap Verebilirlik İçin Güçlü Sivil Toplum: Merkezde ve Yerelde İzleme, İş Birliği ve Savunuculuğunun Güçlenmesi Projesi” (ACAR) projesi kapsamında Çocuk Danışma Kurulu 1. Çalıştayı düzenlendi.
Uzman eğitmenler ve danışmanlar eşliğinde Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen çalıştayda çocukların projeye bizzat katılımı ve kendi ihtiyaçlarını özgürce dile getirebilmeleri amaçlandı.
Çalışmada çocuklar gruplara ayrılarak ev, okul, mahalle, çevre ve dijital yaşam başlıklarında ihtiyaçlarını belirledi.
İhtiyaçların toplanarak ihtiyaç haritası oluşturulması ve raporlanması planlanıyor. Proje kapsamında 10 bin çocuğun ihtiyacının karşılanması hedefleniyor.
*-
Yorumlar
Yorum Gönder