BAKIN ÇEŞMELİLER NE DİYOR?

YAŞAR EYİCE *- KONUMUZ ÇEŞME ve YANGINLAR Yıllarca bölge yani Anadolu haber istihbaratına baktığım, sorumlu olduğum için özellikle yerel muhabirlere karşı sevgim ve bir o kadar da saygım eksiksizdir. Şimdi Çeşme’yi ele alacağım, yani yalnız Türkiye’nin değil, Avrupa’nın hatta dünyanın gözbebeği Çeşme’yi… Kaç gündür, bilmem kaçta orman, makilik ve otlak alanlarımızın yandığından, insan ve canlı kayıplarımızın çokluğundan, köylerin boşaltılıp, harabe haline geldiğinden söz ettik. Resmi makamlar ne derse ‘Tamam!’ dedik. Aynı şekilde çoğunu yakından tanıdığım İzmir’in turistik sahil kenti Çeşme’deki saygın yerel muhabirler, haberciler de, kaymakama, idare amirlerine, özellikle yaptıkları görevlerinde ‘Birinci dereceden yardımcı’ olup, ‘Yasak!’ dedikleri konularda, ‘Tamam’ diyerek yardımcı olduklarını biliyorum. Her şey karşılıklıdır! Sevgi ve saygı da, hatta ‘Kutsal’ olan görevde! Ama, fakat, acaba, Çeşmeli habercilere ‘Merhaba!’ diye selam veriliyor mu? Neden önemli olaylarda ‘Görmezden, duymazdan, tanımazdan’ geliniyorlar. Ne kaymakamlar, birim amirleri gördük! Örneğin Muğla’dan iki örnek vereyim: *- YATAĞAN KAYMAKAMI Çok yıllar önceydi, görevim gereği Muğla’nın ilçelerini geziyor, haberleri yapıyordum. Yatağan Kaymakamına gittim, kendimi tanıttım. İyi karşıladı ve ender olaylardan birini yaşadım, ‘Basın Kartınızı görebilir miyim?’ dedi. Gösterdim… Çok daha fazla ilgi gösterdi, aklımdan geçmeyen konular hakkında Yatağan’ı anlattı. Geceyi Bodrum’da geçireceğimi söyledim. ‘Aracın var mı?’ diye sordu. Yoktu… Sırtımda çanta, bir kentten diğerine dolmuş ya da köy otobüsleri ile gidiyordum. ‘Seni böyle bırakmam!’ diyerek bir araba tahsis etti. Sonra da, yeni yeni dünya sosyetesinin gözbebeği olan ‘Halikarnas Eğlence Mekanına’ gitmemi ve Sahibi Süleyman Demir’e selamını iletmemi söyledi. *- HALİKARNAS DİSKO’NUN KAPISINDA Arkamdan da telefon etmiş. Süleyman Demir ile yönetimde olan kardeşi beni karşıladı, bırakmadılar ve misafirleri oldum. Ve belki de Türkiye’nin gururu olan en nitelikle uluslararası Halikarnas’ı İzmir ve Ege’ye ilk tanıtan oldum. Ben o ana kadar ‘Halikarnas Balıkçısını’ biliyordum. Bilmem bu anlatımım Çeşmeli yöneticilere bir şeyler anlatmıştır. Onlar maalesef yüreğimizi hoplatan son yangınlarda ‘Durun’ dedikleri yerel muhabirler için bence sınıfta kaldılar. Ama İzmir’den şuradan buradan gelen kameramanlara ve habercilere kapıları açtılar, her türlü desteği sağladılar, yerel muhabirlere ‘Yasak!’ dedikleri çekimleri yapmalarına ses çıkarmadılar, konuştular, bazı köylerin tedbir olarak boşaltıldıklarını söylediler. Nerede Çeşme’nin hemen her gün reklamını yapan, çilesini çeken, ‘Gel’ denildiğinde gelen, ‘Git’ denildiğinde giden birçok imkândan yoksun yerel gazeteciler? Olmaz! Önce can, sonra canan! İşte o canlar, ama Çeşme’de, ama Urla’da, ama Yatağan ya da Bodrum’da… Her gün halkın içinde olan, sevimli ve güzel insanlar, haberciler… Yanlış da yapmazlar, yalanla, dolanla da işleri olmaz… Şehrin ve gazeteciliğin gerçek neferleri, sevdalılarıdır… Şimdi yine yazımın başında belirttiğim gibi Muğla’ya gideceğim, sonra yine tilkinin kürkçü dükkânına döndüğü gibi Çeşme’ye ‘Merhaba!’ diyeceğim. *- FETHİYE KAYMAKAMI Yolum bu sefer son durak Muğla’nın Fethiye ilçesine düşmüştü. Kaymakam Şemsettin Ulusoy idi. İyi bir istihbaratçı olan Şemsettin Ulusoy, beni benden önce anlattı. Yani haberimi almış, ayrıca yazılarımı da gazetemden takip ediyormuş. Şaşırmıştım. Ortak tanıdıklarımız olduğu da ortaya çıktı. Sıcak bir ortamda, kaldığım oteli söyledi. Yine şaşırdım. Esas nokta, ‘Sabah saat 09’da otelin önünde şu plakalı resmi araç emrinde olacak, köylere götürecek’ dedi. Sanıyorum üç gün kalmıştım, şoförlü araçta emrimde haber peşinde koştum, Fethiye’nin tanıtımına katkı koydum, Hala Fethiye’nin o zamanki yöneticilerini, başkanlarını saygı ile anıyorum. Tamam mı, Çeşme’nin yöneticileri? Şöyle düşünün, bugün varız yarın yokuz, başka yerdeyiz. Mutlaka benzer durumla karşılaşacaksınız Belki de vali olacaksınız, ya da Ankara’da çok daha önemli bir görevde. Ama her yerde yanınızda sadece yerel gazeteciler olacaktır. Ama ‘Bizim kaymakam’ ya da ‘Başkan yamandı!’ diyecekler… Ya da anımsamayacaklar bile… İnsanlar sevgi ile hizmet ile halkla, haberci ile iç içe olunca yükselir, değer kazanır. Yoksa ‘Bir varmış, bir yokmuş!’ fark etmez. Hepimiz aynı teknenin içerisindeyiz. Batarsak da çıkarsak da beraberiz. *- İSTENEN YÜK DEĞİL Bunları yazmam, Çeşmeli sayıları belli olan habercilerin biraz da kırgın oldukları anladığım için… Her gün çıkan, hazırlanan bülten değerli gazeteci kardeşlerime ulaştırılsa, önemli ve özel olmayan haberler bunlara bir görevli tarafından duyurulsa fena mı olur? Bir bakıyorsunuz, Çeşmeli yerel muhabirleri, İzmir, İstanbul ya da Ankara’dan meslektaşları arıyor, ‘Böyle bir olay varmış, doğru mu?’ diye soruyorlar. Kendilerine duyuru yapılmamış ki, ne desinler? Tabii ki bu yetkililerle aralarındaki mesafeyi uzaklaştırıyor. Aynen son içimizi yakan yangınlarda olduğu gibi… Şimdi bu konuda ikinci sayfaya geçelim. *- HALKIN İSTEĞİ Resmi makamlara, daha doğrusu belediyeye ateş püskürenler var. Nedenini araştırdım? ‘Eğlencelerden vaz geçilsin, bu paralarla uçak alınsın!’ deniyor özetle… Canı yanan eline kalemi almış, bu öneride bulunuyor…. Aklıma, geçenlerde Rahmetli olan araştırmacı Gürol Tulunay’ın fotoğraflı yaptığı ve bana özel gönderdiği haber geldi. Kurtarıcımız ve kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk zamanında, şimdi Çeşme halkının istediği gibi bir ‘Kendi uçağını kendin yap!’ gibi ‘Kendi uçağını kendin al!’ kampanyası başlatılmış. Ve adı ‘Urla’ olan ve üzerine törenle yazılan bir yolcu uçağı alınmış. Devlete hediye edilmiş. Ama bir de yakın zaman bakalım; İzmir Büyükşehir Belediyesi de, bundan önceki dönemlerde, kendi ‘Yangınla mücadele uçağı ve helikopteri’ almak istedi. Yine anımsadığım kadarıyla, Ankara’dan, bakanlıklardan izin alma işlemleri sonuçlanmadı. Konuyu araştırmam lazım. Yeni Başkan Dr. Cemil Tugay’ın da konuyu bilmediğin sanıyorum. Çünkü bu konuda bir açıklama yaptığını duymadım. Ama Çeşme halkının isteği ve dileği açık ve net! Belediye Başkanına açık olarak şöyle sesleniyorlar: ‘Artık festivallere kesinlikle para harcanmasın, bütçe ayrılmasın! Bu paralarla belediye yangın söndürme uçağı alsın! Her şeyi devletten beklemeyin!’ İşte bu konuda umarım belediye başkanı her zaman desteklediği yerel habercileri toplar, bir öğle yemeğinde, ya da kahvaltıda onlara halkın bu isteği konusunda bilgi verir, düşüncelerini nakleder. Bizler de doğrusunu öğreniriz. *- PAKDEMİRLİ’NİN UÇMA AŞKI Yine anımsadığım kadarıyla bir zamanların bakanı pilot bröveli Ekrem Pakdemirli hem Manisa’ya, hem de Çeşme’ye küçük havaalanları yaptırtmıştı. Ne haldeler bilemiyorum. Bildiğim bir zamanlar bir girişimci deniz uçakları da almış İstanbul- Çeşme arasında yaz aylarında dolmuş uçak olarak kullanıyordu. Herhalde umduğunu bulamadı bu Çeşme- İstanbul uçaklarından ses seda yok. Tüm belediyelerde hepimizin bildiği gibi eğlence ve çeşitli isimlerle festivaller düzenleniyor. Kimisi düzgün kimisi paravan şirketlerle iş görüyor. Yani büyük paralar harcanıyor. Kimine göre değiyor, halkın keyifli günler geceler geçirmesi lazım. Kimine göre, ki bana göre de, bugünkü şartlarda kesinlikle gerek yok. Daha az masrafla olabilir. Ve bu paralar, bir kampanya ile halkın da desteğiyle ‘Yangın kurtarma uçağı veya helikopteri’ olabilir. Tabii yasaları, tüzükleri, kuralları neyse düzgün uygulayarak, gerekli izinlerin alınarak, alt yapısı hazırlanarak… *- ÇEŞME’YE FAYDAM OLMUŞTU Şu anda aklıma geldi, belki de 15 yıl kadar önce, bana Çeşme’den bir telefon geldi. Arayan Bornovalı Sezgin Can idi. Çalılıklar tutuştu, yangın büyüdü, sitemizi tehdit ediyor!’ dedi. Benden ‘Yangın söndürme uçağı’ istiyordu. Ben de, bu konulara bakan sorumlu Vali Yardımcısını aradım, durumu anlattım. ‘Hemen talimat veriyorum!’ dedi. Bu arada Sezgin Can arıyor, sanki görevli benim gibi ‘Uçaklar ne oldu?’ diye soruyordu, belki de mal canın yongası olduğu için… İnanın en fazla 20 dakikada uçaklar Çeşme’ye yanan mahalle ulaşmış ve söndürme görevlerini yapmışlardı. Belki bu vali yardımcısı ve Çeşme’nin yanan makilik mevkiinin adını öğrenir ve sizlerle tekrar paylaşırım. *- DUYARLI BİR ÇEŞMELİ Yine Çeşme’den bir okuyucum, yangınlardan etkilenmiş, araştırma yapmış ve bana örnek olarak fotoğraflarıyla şunları yazmış: ‘2017 yılına kadar Dubai yıllık metrekareye 78 ml ile dünyanın en az yağmur yağışı alan ülkesiydi. Son 4 yıldır sıcaklığın 50 dereceyi bulduğu belirli zamanlarda bulutlar insansız hava araçlarıyla elektrikle şoklanarak yapay sağanak yağmur yağdırılıyor. Bu işi yapan kurum ise İngiltere Reading Üniversitesinden Prof.Maarten Ambaum... Telefon numarası: ‪+44 118 987 5123‬ Madem yangın araçlarınız ormanlara giremiyor, havadan söndürme araçlarınız da yetersiz kalıyor, o zaman tek çareniz bilime başvurmak olmalı değil mi? Bizimkiler böyle ince fikirler ile çözüm üretmiyor, ama ‘yangın söndürme araçları giremiyor!’ diye yangına uzaktan bakmakla da alevler sönmüyor. Maarten Ambaum'u arayın 14 saat içinde ekibiyle istediğiniz yere gelsin, adamın işi ve uzmanlığı bu. (Tarifeli uçuş ile konaklamamızı karşılamaları yeterli diyor). Nitekim bu yangınları daha fazla dağılmadan söndürmenin ve soğutmanın en kısa yolu da yine onun iha'larıyla bölgede uygulayacağı yapay sağanak yağışlardır... Halen yanan bölgelerin yetkililerine iletin bence bu numarayı ve ismi...” (Bu fotoğraf 50 derece sıcaklıktaki Dubai'ye yağan sağanak yağmurdan bir karedir, halkı serinletmek amacıyla bu sistem kullanılır.) Bu ne demek? Vatandaşımız da boş durmuyor, yetkililere ulaşarak, yaptıkları araştırmaları iletmek için beni de aracı kılıyor. *- BENİM CEVABIM Ben de özelden bu duyarlı yurttaşımıza şu mektubu yazdım: ‘Sevgili okuyucum; Duyarlı davranışınızı kutluyorum. Keşke hepimiz sizin gibi olabilsek. Çok yıllar önce yangın değil ama ülkemizde kurak bir kış ve yaz geçirdik. İzmir’de sular çekildi, örneğin Narlıdere’de, İnciraltı’nda yeraltı suları çekildi, yerlerine deniz suyu geldi. Kuyulardan çıkan tuzlu su narenciye bahçelerini mahvetti. Araba ve evlerin önlerinin yıkanması yasaklandı. Hatta tuvaletler bile gündemdeydi. Kuyularda 5-6 metreden çıkan su, şimdi 150- 200 metreye indi. Ankara’da ise ‘Suni bulutlama ve belirttiğin sistemle’ suni yağış yapılması gündeme geldi. Bir Amerikan şirketi ile anlaşıldı. Uçak geldi. Ama bir anda sağanak şeklinde yağacak yağmurun Ankara’da büyük olumsuzluklara neden olacağı belirtildi. Birçok tartışma sonucu iyiliğinden çok zararlı bir sistem olduğu hükümet tarafından anlaşıldı ve karardan vaz geçildi. Yani devletin kayıtlarında bu durum da var. Yine de umarım öneriniz üzerinde durulur ve bundan sonraları için çalışmalar yapılır. *-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÖYLE BİR ANLAŞMA GÖRÜLMEDİ... DENİZİ YOK ANLAŞMAYA LİMANLAR KONULDU...

ANAHTARI SİZDE OLMALI

KİTAPLARIN ANLATAMADIĞINI ANLATIYOR